Kitabın ilk vakasını okuduğumda açıkçası korkmuştum ben bu kitabı nasıl bitireceğim diye. Hatta uzun bir zaman devam etmedim diyebilirim. Neden bir istismar vakası bana bu kadar ağır geldi bilmiyorum. Herhalde kitaptaki diğer vakalarda da istismar var ve daha detaya inilmiştir diye düşündüm ama farklı konular daha baskındı. Okudukça kitabın
Ana karakterimiz Helmer,sadece Helmer.Sokakta görseniz yüzüne 3 5 saniyeden fazla bakmayacağınız "sıradan" bir insan ama modern dünyanın bize dayattığı bir sıradan insan.Her ne yaşarsa yaşasın her şey normalmiş gibi davranan acısını,yıllardır ifade edemedigi haksızlıkları içinde biriktirmiş,"normal" gözüken ama o normalliğin içerisinde katmanlarca biriken keşkelerinin her gün beynini yiyip bitiren geçmişte takılı kalıp istediği değil mecbur olduğu hayatı yaşayan biri o.Bircoklarin sıkıcı bulduğu bu kitap benim için bu yüzden çok kıymetli oldu çünkü her zaman geri planda kalan mecburen hayatını istemediği bir şeye harcayan ve zorunda olduğu için "normal" olan herhangi biri o eğer bir kitaba kafanızı,zamanınızı,kalbinizi ayıracak vaktiniz varsa işte o zaman açın okuyun Helmer von wonderen'in bu hayat döngüsünü yoksa sizede sıkıcı gelecektir bu kitap ancak ben kitabın sayfasını kapattığım an içim burkuldu nedeni kitap bittiği için değil Helmer bu hayatında konuk olduğumuz kısacık 2 yıl içerisinde onunla tekrar vedalaşıp onu bir kez daha yalnız bıraktığım için...
Oturup birkaç kelam etmek istediğim nadir karakterlerden biri oldu benim için umarım sizde okuyup seversiniz hollanda edebiyatı adına okuduğum ilk kitap oldu özellikle bu yazarla birlikte devam edeceğimi düşünüyorum
Yukarıda Ses YokGerbrand Bakker · Metis Yayıncılık · 2011140 okunma
“ Nedense hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendilerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz. “
“ İnsanları, kendi cinslerinden biri
Jack London, ya da doğduğunda kendisine verilen işimle John Griffith, 12 Ocak 1876’da SAN Francisco da doğdu. Çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçiren London bunun eksikliğini her zaman hissetti. İlkokul sıralarındayken Oakland Kasabası’ndaki abonesi olduğu kütüphanede “edebi annesi” Ina Coolbirth’ü keşfetti. Yaşamı boyunca ona eşlik
"İnsanları çaresiz bırak, iç organlarından roket yaparlar! Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. "
Bildiklerimiz insanlığa dair umutlarımızı yıkarken bilmediklerimiz bize neler yapacak? Hangi duvara çarpıp, hangi denizde
"Hepimiz parlayan bir ay gibiyiz ama görünmeyen karanlık bir tarafımız da var."
-Halil Cibran
Kitabı gerçekten çok beğendim, her şeyiyle harikaydı. Okumaktan çok keyif aldım. Normalde 10 verecektim ama bir yıldızı az sonra spoiler kısmında bahsedeceğim sebepten dolayı kırdım yoksa 10 yıldızlık bir kitaptı bana göre. 3. kitabı okumak
Kitabın kurgusu harika. Herşeyi o kadar iyi anlatmış ki sanki içimizden birileri gibi sanki heryerde olan şeyler, bize tanıdık gelen şeyler. Evet kitabı yazan Rus bir yazar olsa bile bizden çok da uzak şeyler yok. Entrika, aşk, sadakat yada sadakaatsizlik, gerçek aşkın değerini sonradan görmek gibi. Karakterler çok iyi analiz edilmiş her yönüyle çok iyi aktarılmış ne hissettikleri ne yaşadıkları okuyucuya geçiyor adeta. Anna ve Vronski'nin ahlaksız bir ilişkisi var, kocası her şeye rağmen çoğu zaman affetti. Anna'nın bu merhameti hakettigine inanmıyorum. Olan da oğlu Serjoya ya oldu hiç oğlunu düşünmedi kendini bir heyecana kaptırdı sadece.
Levine gelecek olursak sonunda mutluluğu yakaladigina çok sevindim. Kiti gerçekleri gördü çok acılar çekti ve doğru kişinin aslında Levin olduğunu anladı zaten Kiti nin babası baştan söylemişti boşuna o kadar acı çekmeye gerek yoktu ama bazen insan inat ediyor illa bazı şeyleri acı ile deneyimleyip doğruyu bulmak istiyor. Okumaya değer bir kitap 2.ciltini okumak için sabırsızlanıyorum.
Anna Karenina ILev Tolstoy · Koridor Yayıncılık · 202339.2k okunma
"Selam!" dedi Dünya Can. Üzerindeki takım elbise ile havuzdaydı,
"Yağ baya çıktı gibi! Gelsenize!"
İnanamaz gözlerle gülüşerek birbirimize baktık ama bir anda üçümüzün arasında gizli bir iletişim kurulur gibi oldu. "Neden olmasın?'' dedi sanki kalplerimiz. Hayatım boyunca hep kurallara göre yaşamıştık, bir kez olsun böyle bir delilik yapmak neyi alıp götürürdü ki bizden? Ne zararı olurdu bize?
"Hadi o zaman!" dedi Aziz Ata.
"Ne oldu?" dedim, "Ne var? Saçım mı bozulmuş? Duvara sürtünmüştüm bahçeye çıkarken, elbiseme mi bir şey olmuş?"
"Kumral olan çocuk bize doğru geliyor diyecektim..." diye fısıldadı Berfu.
Sustum. Nefesimi tuttum ve yavaşça arkama döndüm. Bir elim otomatik olarak saçlarıma, onları düzeltmeye yöneldiği sırada gözlerim Aziz Ata'nn gözlerini buldu. Buradaydı, tam
karşımda.
"Elbisene bir şey olmamış," dedi, "Saçların da gayet güzel.''
"Kestirdim." dedim bir anda, niye böyle bir bilgi vermiştim ki şimdi?
Aziz Ata gülümsedi
''Fark ettim. Güzel olmuş."
"Teşekkür ederim..." diye mırıldandım ve Aziz Ata yanıma geçerken ben de önüme döndüm.
Johann Wolfgang Von Goethe
"sen, bulamayacağı şeyleri arayan bir ahmaksın"
Genç Werther'in Acıları... Yıllar önce gerçekten kötü olduğum bir dönemde okuduğum, Werther'i gerçekten anlayıp onunla öldüğümü bile hissettiğim
o kitap. Çok garip bir sürü kitap okudum ama bazı anlar da okunan kitapların yeri çok farklı kalır, onlardan biriydi.
Dialog
Nasıl net gözlem yapa biliriz?
Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz?
Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız?
Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız?
Derler insan çözülmez kutu bağlı.
Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
Vücud ve iç
Beden formuna ben dediği an.
Kendini yaşamdan ayırdı insan.
Vücudun yerine denilir mekan.
Form yaranmasına söylenir zaman.
Cisime göredir zaman ve mekan.
O,yoksa ne yer var,ne de ki,zaman.