insanı anlamak için, insan olmamak gerek.
insan çok yünlü gelişimsel bir varlık, kabına sığmaz, elindeki ile hiç yetinmez, hep daha iyisi, daha ilerisi ister durmadan, yaşamadan hep erteler yaşayacaklarını, peki anlamak mümkün mü insanı kanımca bu imkansız, empati imkansız zira insanlar genetik olarak zaten birbirinden çok farklı, birde yaşadıkları kültürler de eklenince farklılıklar içinden çıkılmaz bir hal alır. Psikologların insanı anlama üzerine yaptığı görüşler üzerinde çalıştıkları insanlardan yola çıkarak yaptığı genellemeler olduğundan onlarında yanıldığı su götürmez bir gerçektir. Her İnsan; kozmos gibi sonsuzluğun öte tarafındadır. İnsanı anlamaya, psikologların, filozofların çok yetersiz kaldığı aşikar. Neandertal yaşıyor olsalardı onlar bizi belki çözümleyebilirlerdi.
MEDENİYET VE İNSAN İLİŞKİSİ
Medeniyet denildiğinde insanın aklına refah, mutluluk, güç ve en önemlisi gelişmek gelir ama medeniyet o kadar da masum değil. Medeniyet toplumdan topluma değişen ve bir o kadar da bağnaz bir yapıda olmaktadır. Kendinize şu soruyu sormanızı istiyorum; neleri satın aldığımızda hayatımız düzene girebilir veya daha rahat bir yaşam sürebiliriz? Ev
Hepimiz şu anda modern dünyada yaşıyoruz, istediğimiz yere çok kısa bir süre içinde varıyoruz, bir kıtadan başka kıtaya birkaç gün içerisinde seyahat edebiliyoruz, yemek istediğimizde marketten alabiliyoruz, kışın sıcak, yazın serin evlerde oturuyor, sağlık problemimiz oluştuğunda en yakın sağlık yerine gidebiliyor, bu sayede uzun yıllar boyunca
John Zerzan
Çağdaş yaşamın getirdiği mutsuzluk, bu yaşamı meşrulaştırmak üzere sıralanan resmi yalanları gözler önüne sermekte ve böylece, insanın gelişimi hakkında çok daha gerçekçi bir tablo ortaya çıkmaktadır. Modern yaşamdaki koyuvermişlik ve boyun eğmişlik uzunca bir zaman "insan doğasının" zorunlu sonuçları sayılmıştır. Ne de olsa, uygarlık öncesi yaşamımızın mahrumiyetten, vahşilikten ve cehaletten ibaret olduğu anlayışı, bizi o yabanilikten kurtaran otorite açısından güzide bir armağan olmuştur. "Mağara insanı" ve "Neandertal" hala da bize, dinin, yönetimin ve yorucu çalışmanın olmadığı bir yaşamı hatırlatmaktadır.
Ancak, kökenimize ilişkin bu ideolojik yaklaşım, yakın geçmişte, Richard Lee ve Marshall Sahlins gibi akademisyenlerin çalışmalarıyla tamamen tersyüz edildi. Antropolojik ortodoksluk son derece köklü bir dönüşüme uğrayarak, yepyeni kavrayışlara kaynaklık etti. Evcilleşme ve tarım öncesi yaşamın, ağırlıklı olarak doğayla özdeşleşme, duyusal bilgelik, cinsel eşitlik ve sağlığın hüküm sürdüğü bir yaşam olduğunu ancak şimdi öğrenebiliyoruz. Evet, insan doğamız iki milyon yıl boyunca böyleydi; ta ki, rahipler, krallar ve patronlar tarafından köleleştirilinceye kadar.
Yeni araştırma Homo sapiens'in (modern insan) Neandertaller ve Denisova insanları gibi kuzenleriyle genetik farklılığının sadece yüzde 1,5 olduğunu ortaya koydu.
Homo sapiens'in Neandertallerle çiftleştiği ve DNA paylaştığı halihazırda biliniyor. Ancak Science Advances'ta yayımlanan yeni araştırmada Homo sapiens'e özel genomlar arandı.
Çalışmada 279 Homo sapiens DNA'sı, iki Neandertal DNA'sı ve bir de Denisova insanı DNA'sı bilgisayar algoritmasıyla karşılaştırıldı.
Bulgular, Homo sapiens DNA'sının çok küçük bir kısmının kendine özgü olduğunu gösterdi. Geri kalan kısımsa Neandertaller ve Denisova insanlarıyla paylaşılıyor.
Özgün genler beyin gelişimiyle ilgili
Çalışma ayrıca, DNA'nın Homo sapienslere özgü bölümünün, beyin gelişimiyle ilişkili genler açısından zengin olduğunu ortaya çıkardı. Uzmanlara göre bu tespit, Homo sapiensleri kuzenlerinden gerçekten ayıranın söz konusu genler olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar benzersiz genlerin çoğunun, biri 600 bin yıl önce ve diğeri 200 bin yıl önce yaşanan iki "evrimsel patlama" yoluyla ortaya çıktığını da keşfetti. Ancak bu genetik değişikliklerin neden o dönem yaşandığı bilinmiyor.
Green, "evrimsel patlamalardan" birinin Homo sapienslerin iletişim kurabilmesine zemin hazırladığını düşünüyor.