Necâti Bey'in dükkânı, Nureddin Efendi'nin karşısındaydı. İçi, silme eski yazı kitap dolu bu dükkânda, eski yazı kitaplar için istediği fiyatlar cidden komikti. Bir gün, ondan Hammer'in eski yazı Devlet-i Osmaniye Tarihi'nin ilk sekiz cildini aldım. İstediği fiyatın düşüklüğü karşısında, cidden 'alay mı ediyor?' diye düşündüm. Ama bu, onun gerçek tavrı idi. Necâti Bey'i anlatacak söz bulamıyorum. Ufkumuzdan ani bir ölümle çekilmesi ile dilhûn olduğumu söylemeliyim. Hayreddin Karaman'ın anılarında Necati Alpas: "...İnsaflı, merhametli, ucuzcu, vefâkâr bir insandı. Bana yarayacağını sandığı bir kitap gelirse onu bir süre saklar, ben uğrayınca gösterir, almazsam vitrine koyardı.” Dursun Gürlek'i zikrediyorum: "...Necati Bey için para o kadar önemli değildi. Kitaptan anlayan müşteriyi, o da gözünden anlar[dı]; çok ucuza hayli kitap aldığım Necâti Bey'in bu asil hareketine defâlarca şâhit oldum.”
368 syf.
7/10 puan verdi
·
23 günde okudu
Geçitteki Ülke
Kitap Alanur'un Doğan Bey'e olan aşkıyla başlıyor. Yıldırım Bayezid'ın tahta geçmesiyle Doğan Bey Niğbolu'ya bey oluyor. Bir yandan grubundan ayrılan Ecevit Emir Timur'un yanına gidiyor ve Seyid Berreke'nin ısrarıyla Yıldırım Bayezid'a vermek üzere bir mektupla yola çıkıyor. Bu arada Doğan Bey ve Alanur evleniyor. Daha sonra savaş günü gelip çatıyor ve Osmanlı ile Haçlı donanması karşı karşıya geliyor ve Osmanlı'nın zaferiyle biten bu savaşta yanan Ecevit oluyor çünkü Haçlıların eline çaşıt olarak düştüğü için idam ediliyor. Kitap çok kişi üzerinden anlatıldığı icin takip etmekte zorlandım. Tarih sevenlerin severek okuyacağı bir kitap. Öneririm.
Geçitteki Ülke
Geçitteki ÜlkeM. Necati Sepetçioğlu · İrfan Yayıncılık · 2007206 okunma
Reklam
Üniversite
Eğitim bakanı M. Necati Bey bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında şöyle diyecekti: "Üniversite doğrudan doğruya bağımsız bir kurumdur. Milletin manevi gücünün temsilcilerinden biridir. Kabul etmek gerekir ki üniversite denilen kurum, doğrudan doğruya Eğitim Bakanlığının buyruğu altında bir kurum değildir. Eğer gelişigüzel herhangi bir kişi üniversite kurumuna 'şu biçimde, bu biçimde davranın' diye kuyruk kıracak olursa, orada üniversite yok demektir. "
Atatürk'ün birliğinde asker olarak savaşmak, rüya gibi...
— Bir ay mı, bir yıl mı sonra bilmem, ama her ne günse yakında kıyamet kopacak! Bir savaş çıkacak,... O savaş çıkınca bu Mustafa Kemal Bey'in alayında vuruşmak isterim, Mustafa Kemal Bey'in yakınında. Ya onun, olmazsa yanındaki o güzel arkadaşlarının. Sustu, iç çekti.
Sayfa 73 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Atatürk, Olimpos Palas'ta...
...İçlerinden mavi gözlü olanı hemen üstüne çekiyordu salona girenlerin bakışlarını... — Kolağası Mustafa Kemal Bey, dedi. — O sarışını mı? — O! İkinci Ordu'nun Kurmay Başkanı. Hareket Ordusu'yla İstanbul'a giren o! Övgüsü herkesin dilinde. Duymadın mı adını? ... — Bundan sonra daha çok duyarsın...
Sayfa 71 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Zülfikar Bey, sana kanım kaynadı kardeşim... Adın gibi Zülfikar'sın...
"...Nasıl aklımdan geçtiyse öyle. Bir saat olsun uzun bekletmedi beni. Yine yanıltmadı. Gelir gelmez aradı..."
Sayfa 60 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Reklam
İlk rakı her zaman baba ile içilmeli. Yarasın babacığım, şerefine.
O gün öğle yemeğini, Aristotelus Alanı üstünde, Selânik'in en güzel lokantalarından birinde yemişlerdi... Rıza Bey'in çoktandır beklediği akşamdı yaşadıkları Baba oğul, birlikte ilk rakılarını içtiler...
Sayfa 58 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Rıza Bey: — Annen gözleri yolda, seni bekler, dedi. Zülfikar'ın bir sıcaklık sardı içini: — Bilirim!
Sayfa 58 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Yine sürülmüş ekin tarlaları arasında uzadı geçtikleri yol. — Bu gördüğün ovalar buğday ambarı, dedi Rıza Bey. Hep buğday ambarı. Bu ova doyurur bütün Makedonya'yı. Yalnız Makedonya'yı değil bütün Yunanistan'ı...
Sayfa 49 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
— Gene gel, dedi, Zülfikar'a. — Gelirim. ... Büyükler gülümsediler. — Artık yalnız gelmem! dedi Rıza Bey.
Sayfa 42 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Reklam
...Geri dönüp yerine oturunca, Rıza Bey: "Bu çocuğun bize benzer tek yanı yok Saliha Hanım" dedi, "Ne sana çekmiş, ne bana."
Sayfa 34 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Klasik Türk müziğinin gelişiminde, İkinci Murad ve Yavuz'un Azerbaycan'dan davet ettikleri müzisyenlerin önemi büyüktür. Aynı şekilde Osmanlı şiirinin zirveye ulaşmasında Fatih, Yavuz ve Kanuni'nin taşradaki şairleri İstanbul'a toplaması etkili olmuştur'. Kendisi de büyük bir şair olan, büyük bir Türkçe divanı ve Farsça divançesi bulunan Kanuni'nin hamisi olduğu şairleri sayarsak bu altın çağ kendiliğinden ortaya çıkar: Fuzuli, Baki, Hayreti, Hayali, Ahmet Paşa, Necati Bey ve Zati..
Sayfa 208
Rıza Bey gibi adamlar yaşamalı... Hak etmeyene lokma bile hayıf...
...Zülfikar dünyaya geldikten sonra Orhan Bey'i hep uzak tuttu kendinden, çok geçmeden sofrasını ayırdı, ömrünün sonuna kadar bağışlamadı.
Sayfa 34 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Evlendiklerinde Rıza Bey yirmi üç, karısı Saliha Hanım on sekizindeydiler. Zülfikar, ikisinin tek erkek çocukları olarak, büyük kızları Remziye Hanım'dan yirmi yıl sonra dünyaya geldi. Arada doğan üç kızları yaşamadı. Rıza Bey'le Saliha Hanım'ın Zülfikar'ın ardından başka çocukları olmadı.
Sayfa 31 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Birinci Bölüm
...Seyit Ali Bey, boyarlardan kalan büyük bir konağı seçerek Goriçka'ya yerleşince, aile dört yüzyıl boyunca, Güney Makedonya'da Goriçka Beyleri olarak anıldı...
Sayfa 31 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
902 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.