Bu nasıl düştür, bu nasıl düşleyiş? Düğüm düğüm kör karanlık, gök karanlık, kubbe karanlık.. Gece zifir, yol zifir, güğüm güğüm her şey hal zifir halim zifir Bu nasıl kelamdır, bu nece sual? Yazılan zindan, kuyu zindan, sicim sicim tümce zindan Bu nasıl düştür, bu nasıl düşleyiş... Vakit uyanma vaktidir Vakit, aydınlık vakti...
Her yerden her yere yağar
Bu dem yüzüm süre turam, her dem ayum yiŋi togar Her dem bayram durur bana, yayum kışum yiŋi bahâr Bulut gölge kılmayısar benüm ayum ışıgına Hem gedilmez tolulugı, nûrı gökden yire dogar Anuŋ nûrı, karaŋuyı* sürer göŋül hücresinden Pes karaŋulık nûrıla bir hücreye nite* sıgar Evvel ay niçe dogdıysa ayruk dolanmadı hergiz* Eksilmedi ‘ömri anuŋ
Reklam
– Nece konuşuyorsun atlarla? – Hiçbir şeyce. Nece konuşulur atlarla? Hiçbir şeyce. – Ama onlar senin dilinden anlıyor, değil mi? – Evet. Ben de onların dilinden.
Sayfa 11 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Helbesteke bêwate
Rûniştim ber cam e. Min kir gazi baran e. Rondik û baran barî ser min. Dile min naxwaze xatirê.. Raman digot here Dil digot neçe Min digot were Lê wî digot nabe.. Xemgîniya te zore Bedewîya te roje Xazgînya min ji dil Naxwazye te ji dil ... Hebûna te bû kenê min Naxwazya de dibe sedemen min. Sedeman min xilas kir. Be sedem bi xatire te...
Bi parfümle bi gözlük alayım diyorsun 15bin lira :D bunlar nece paralar arkadaşlar Doçland hiç böyle değil
Neke birao
Ez Tu me, tu ez im Em xwîn û goştek in, Milê rastê me tu milê çepê yî. Tu tune be ez nikarim, Ez tune be tu nikarî, Em tev hev bibin Bo dew-dozekê.
Reklam
Bu nece güzel cümledir
"Yolda olmanın ferahlığı bu fani dünyanın inceliklerinden olsa gerek."
"Ako se zlo dogodi, (Eğer bir gün kötülükler olursa,) ako me nocas pogodi, (eğer bu gece bana ulaşırlarsa,) ja necu od smrti umrijeti, (ölüm beni öldüremez…) Jer ja sam vojnik srece, (Çünkü ben mutluluğun askeriyim) mene metak nece… (Mermi beni istemez) mozes mi ubiti ljeto, (Yaz mevsimimi öldürebilirsin) al’ zivjece proljece… (Ancak ilkbaharlar yaşayacak)"
içinde yaşadığım bu kafes olmasaydı halim nece olurdu kim bilir
On iki yaşımda beni kapadıkları bir tavan arasında tanıdım ben dünyayı, açıkladım insanlık komedyasını.
"Nire gidersiniz?" Mülazım: "Erzurum'a baba. Asker götürüyorum." "Erzurum'u görmüşsüz?" "Yok, ilk gidişim!" "Ne diyim oğul. Allah koriy inşallah... Yoluyuz açık ola! Bir üçüncü ihtiyar, ikinci kağnıdan söze girdi: "Oğul, yolda ölüler göriysiz. Bizdendi. Çukur eşip gömesiz, mümkünse. Yoksa, yok..." "Varsın öyle yatsınlar." Dedi. İkinci ihtiyar. "Kazma kürek yohtu." Askerlerden biri sordu: "Ne oldu size baba?" "Baskına uğramışık. Pülümür köyünü geçende. Çoğumuzu öldürdüler." "Kimler?" dedi Mülazım. İhtiyar: "Urus'un Ermeni'si, kim olacağ..." İkinci ihtiyar konuştu: "Neçe sorarsan oğul, neçe! Yakıp yıkmadıkları hane galmış mı ola?" Üçüncü bir ihtiyar atıldı söze: "Ya avratlar! Demiysan, gızın kısrağın ağarık ar-namusu galmış mı ola!" Birinci ihtiyar konuştu, kahırlıydı. "İşte biz yaşıyor..."
Sayfa 152 - Bahar YayınlarıKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.