İsmiyle müsemma olmayan, okurken huzuru değil tam tersi huzursuzluğu bulacağınız bir roman.
Evet, bu bir huzursuzluğun romanı. Derinlik ve üslubu iyi olduktan sonra sıradan bir konuyu bile 1000 sayfa okuyabilirim. Fakat bu saçma aşk ekseni, ağır şiirsel anlatım ve hikayeyi bölen eski müzik övgüleri, eserin okunmasını zorlaştırarak beni de kitaptan
..............👤 MY 👤 TALK 👤 BOX👤.............
100/1️⃣0️⃣0️⃣ PROFİLLERDE “Paylaştığım alıntılar onlara katıldığım anlamına gelmemektedir.” ŞEKLİNDE bilgilendirme notlarına rast geliyorum. 🤔 O halde, alıntılarınızı yorumlayın yanlış tanınmak istemiyorsanız. Yorum alanı diye bir şey var çok şükür. Böylelikle sadece yazarlara hizmet etmemiş ve
-------------------
Mıknatıs ne yapsan sırra kadem basan komşularımla tuhaf geçen haftanın kelimelerini topluyor. Deniz hâlâ yalpa vurarak salınan sakinliğini koruyor. Kimse birdenbire azgın dalgalarla taşarak üstlerine gelmesinden korkmuyor. Yer titremiyor, kasırga çatıları uçurup, ağaçları yerinden sökmüyor. İstanbul, sakin ve huzurlu bir halde
Sâsânî Hükümdarı Şah Şehriyâr, karısının kendisini aldattığını öğrenir ve bu duruma çok öfkelenir ve karısını idam ettirir. Şah Şehriyâr, daha sonra tüm kadınların sadakatsiz, nankör olduğuna inanmaya başlar. Hiçbir kadına güvenmediği için ülkedeki tüm bekar genç kızlarla evlenip ertesi gün o kızları idam ettirir. Şah Şehriyâr ülkede ki bütün
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12