Mark Twain’in, biri yaşlı biri genç, iki adamın sohbeti şeklinde olan kitabında "İnsan Nedir?" sorusuna yanıt aranıyor. İlk etapta Dostoyevski’nin İnsancıklar kitabını anımsattı. Orada mektuplaşıyorlar burada münazara var. Kitabın içeriği insanın yaptığı her şeyin tek bir amacı vardır o da; kendi huzur ve manevi rahatlığını kazanmak. Ruhunu huzurlu kılmak diyebiliriz. İnsan nedir? En büyük mucit mi, sağduyulu mu, iyi mi, kötü mü, yardımsever mi yoksa bencil mi?
Hayatımızdaki insanları nasıl tanımlarız? Ya da kendimizi nasıl anlatırız. Biz nasıl bir insanız?
Mark Twain der ki insan hiçbir şeyi üretmemiştir bu hayatta. Her şey insana dışarıdan gelmistir. İnsanın zihnine bir şeyler dışardan yerleşir ve insan da ortaya yeni şeyler çıkarır. Ama bu fikir aslinda ona ait bile değildir. “İnsan nedir?” diye sorulunca neler gelir aklımıza oysaki.
Bu kitabı okuyunca insanları ne kadar abartmışız, ne kadar yüceltmişiz gözümüzde diyoruz. İnsanlarla ilgili o perde gözümüzün önünden kalkıyor sanki. İnsanlar olarak nasıl da dışa bağımlıyız aslında. Başkaları olmadan hayatımıza devam etmemiz bile mümkün değil.