"Nedir töresi sevdanın bilmem? ilk kez sevdalanıyorum çünkü. Lâkin yüreğimin gizini olduğu gibi aşikâr etmek isterim. Dilerim ki sevdam kadar sözüm de doğru ve temiz olsun. Sana sevdalandım Muradhan. Günlerce gözüm uyku tutmadı, söz tut­madı dudaklarım. Yaptığım her işe hayal bulaştı, düş bulaştı. Çoğu kez anlamadım hayalde miyim? düşte miyim? Toprağa düşen ilk tohum gibi, sabi bedenime düşen ilk sevda bu. Yüreği­min ilk cemresi. Bu yüzden ne töresini bilirim sevdanın, ne de hukukunu. Bildiğim sevdamın kendisidir. Bedenim içinde ikinci bir can gibi kımıldanıp durur. Lâkin bilemem sevdam sana mı­dır? suretine mi? Belki de her ikisi de tutar birbirini etle tırnak gibi. "Bilirim dilin laldir, lâkin aşikâr et bana yüreğini." Selvihan'ın bu sözü üzre Muradhan dedi ki, yedi sesiyle birden, yedi sesiyle gür ve delikanlı: "Sen bir Bey kızısın, ben bir oba uşağı, dünyadaki yerimiz birbirin tutmaz. Mezhebimiz bir değildir, nikâhımız tutmaz. Ben bir göçerim, sense bir dağlı, mekânımız tutmaz. Ben bir lalim, sense bir bülbül, kelamımız tutmaz."
Borsa
Ayrıca çeşitli kaynaklarda Zübeyr'in gerek mevduat topluma işini gerek diğer ticari faaliyetlerini yürütmek maksadıyla Medine , Basra , Kûfe ve İskenderiye gibi farklı bölgeler ve şehirlerde acenteler açtığı bilgisi de aktarılır.
Reklam
C.Humphreys, "Budizm" adlı eserinde bu anahtar Budist doktrinini şöyle açıklar: "Buda, 'Bildiğimiz insanın beş yapı taşını inceleyiniz; bir beden, duygusal davranışlar anlamında duygu, duygusal uyarıya zihinsel reaksiyon, yetenekler üzerine kurulmuş zihinsel iş­leyiş ve bilinç bulacaksınız' diyor. Bütün bunlar, ayrıcalıksız olarak, sürekli bir değişim halindedir, en kabalan olan beden bile her yedi yılda bir tamamen değişir. Öyleyse, 'ölmez ruh' nerededir? Eğer kişilik, Ben'se, saatten saate yok oluyor; eğer karakter ve bireysellik Ben ise, daha yavaş bir tempoda yine aynı durum geçerlidir. Öyleyse Ben nedir? Eğer bununla aydınlanmanın prensibi ya da hayatın kendisi belirtiliyorsa, bu kişinin ya da kişilerin niteliği değildir. İnsanın bir parçası, yeteneklerinden biri olarak değerlendirilirse ölümsüz değildir; ölümsüz olduğu düşünülürse, kimsenin özelliği değildir; eğer belırtinin hayal edilişi içinde, büyüyen ve aydınlanmaya götüren bir şey yoksa, yüce sekiz basamaklı yol için ne söylenebilir? Ona kim basar-üzerinde kim yürür? Yanıt; bilinçtir.
Gazali Bağdat'taki eğitimini tamamladıktan sonra bir kervanla Tus şehrine dönüyor. Ama yolda kervanı haramiler soyuyor ve herkesin altınını, gümüşünü alıyorlar. Gazali 'nin de bir tek torbası var. Torba da gidiyor. Herkes kaderine razı olmuşken Gazali haramileri aramaya başlıyor. Aylarca aradıktan sonra haramilerin saklandığı mağarayı buluyor ve torbasını geri istiyor. Nöbetçiler bu deli çocuğu öldürmeye hazırlanırken Haramibaşı gürültüleri duyuyor ve neler olduğunu soruyor. Bir deli oğlanın geldiğini ve torbam da torbam diye tutturduğunu söylüyorlar. Haramibaşı 'Gönderin şu çocuğu bana' diyor. Sonra ona 'Evladım, herkesin servetini aldık, ses çıkaran olmadı. Senin torban da bunlardan daha kıymetli ne olabilir ki canını tehlikeye atıp buralara geldin?' diye soruyor. Gazali 'Benim yüküm onlardan daha değerli' diyor. 'Çünkü içinde Bağdat'taki hocamın ders notları vardı.' Haramibaşı adamlarına 'Verin şu çocuğun torbasını' diye emrediyor. 'Karnını doyurup yola çıkarın.' Sonra da Gazali'ye dönüyor. 'Ders notlarını iade ediyorum delikanlı,' diyor, 'ama âlim olmak istiyorsan bir şeyi hiç unutma.' Gazali 'Nedir o?' diye soruyor. Haramibaşı diyor ki: 'Senden çalınabilen bilgi, senin bilgin değildir.'
Sayfa 203Kitabı okudu
Atsız asker değildi, fakat bir asker gibi yaşadı, asker gibi öldü. Zamanlar üstü, zamanlar aşırı bir adamdı. Türklük onun için bir sevda idi ve başka hiçbir şey önemli değildi. Önem verir göründüğü, üzerinde yazılar yazdığı, kitaplar doldurduğu her şey Türklük içindi. Türklük, tarihin derinliklerinden kopup gelen, geleceğe doğru yürüyen kutsal bir
ATSIZ'DA AHLAK AHLAKÇILIK: Atsız'ın önem verdiği konulardan biri de ahlaktır. O, ahlaklı olmayı Türkçülüğün şartlarından biri kabul eder. Atsız'ın ahlakla ilgili ilk yazısı Atsız Mecmua'nın 15 Haziran 1932 tarihli 14. sayısında çıkar: "Millî Seciye Buhranı". Yazının konusu, Türk toplumunda "müşterek ve mazbut
Reklam
"İyi nedir? Biz onu nasıl tanımlarız? Farklı insanlar onu farklı tanımladıklarına göre bir İyi'nin var olduğunu nereden bileceğiz? Kimileri iyinin mutlulukta olduğunu söylüyor, ama mutluluğun ne olduğunu nasıl bileceğiz? Ve mutluluk nasıl tanımlanabilir? Mutluluk ve iyi, nesnel terimler değildir. Bunlardan bilimsel olarak söz edemeyiz. Ve bunlar nesnel olmadığından yalnızca kafamızdalar. Öyleyse mutlu olmak istiyorsan kafanı değiştir. Ha ha ha."
Sayfa 393 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Stein Tender Buttons’ta “Bulutluluk nedir, bir astar mı, rulo mu, izabe mi?” diye sorduğunda, bulutluluğun aslında ne anlama geldiğini sorguluyordu. Sonuçta bulutlar yitip giden belli belirsiz şeylerdir ve asla biri diğerine özdeş değildir. O halde aynı kelime böylesine farklı şeyleri nasıl ifade edebilir?
Sayfa 174
TOM BOMBADİL’İN EVİNDE
Evin arkasından bir yerlerden şarkı sesi geliyordu. Arada sırada, hey lom, lay-lay lom, traylay lom, sözleri arasından şu sözleri yakalıyorlardı: Şu bizim Tom Bombadil ne kadar tatlı dilli; Ceketi parlak mavi, sarıdır çizmeleri. “Güzel hanımım!” dedi Frodo bir süre sonra yeniden. “Sorması ayıp ama, söyler misiniz bana kimdir bu Tom
Altın yemiş elfKitabı okudu
Biraz Uzun Ama Sorular ve Cevaplar Gayet Güzel
Rahip Efendi; "Eğer sana soracağım üç suale tatmin edici cevaplar verirsen seni içeri alırım, cevap veremezsen içeri almam" dedi. "Soruların neyse sor" dedim. "Biz, gayb olana, hazır ve şahit olduğumuz şeylerle delil getirmez miyiz?" dedi. "Evet, öyledir" dedim. "Sen dersin ki, Hak Teâlâ hazretleri
Sayfa 557 - Büyüyenay Yayınları 2014 BaskısıKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.