"Hayır, özgür değilsin, "dedi. "Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun ; hepsi bu kadar! Senin patron, uzun bir ipin var, gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun.
Neydi bu dünyanın anlamı? Şaşkındım. Amaç neydi? Erişebilmek için ne yapabilirdik? Zorba'ya bakılırsa, insanın da, doğanın da amacı sevinçler yaratmaktı. Kimileri bunu" bir ruh yaratmak" diye belirtiyorlar. Sonuçta aynı şeyler bunlar. İyi ama, neden? Ne adına? Beden çözülüp dağılınca "ruh" diyebileceğimiz bir şey kalacak mı geriye? Yoksa ölümsüzlük baharına duyduğumuz o sönmeyen özlemimiz mi gerçek olan?
Hangisi doğru? Ölümsüz oluşumuz mu, yoksa o kısacık yaşamımız boyunca ölümsüz birtakım şeylerin buyruğunda kalışımız mı?
Tanrı'yı her maskenin arkasında ayırt edebilene ne mutlu! O, bazen bir bardak serin sudur, bazen dizlerimizde oynayan bir oğul, bazen çapkın bir kadın, bazen de küçük bir sabah gezintisi.