Eğer yalnızlık fikrinden tamamlanma fikrine geçmek istiyorsanız, çevrenizde ve içinizde sevgi zihniyetli bir atmosfer yaratmanız gerekir. Sevgi ve romantizmle ilgili tüm negatif düşüncelerin yok olmasına izin verin. Onun yerine sevgiyi paylaşmayı, kabul görmeyi ve tanıştığınız herkesi kabul etmeyi düşünün.
Kendinizi gerçekten olduğunuz gibi severseniz dengeli, sakin ve güvende kalırsınız. Evdeki ve işyerinizdeki ilişki- lerinizin hepsi harika olur. Kendinizi insanlara ve durumlara farklı tepkiler verirken bulursunuz. Bir zamanlar sizin için çok önemli olan konuları artık gözünüzde o kadar da büyütmezsiniz. Hayatınıza yeni insanlar girer ve belki de eskilerden bazıları yok olur. Bu başta biraz ürkütücü gelebilşr ama tazelenme ve heyecan dolu da olabilir.
Unutmayın, neşeli şeyler düşündüğünüzde mutlu biri olursunuz. Herkes sizinle olmak ister ve ilişkilerinizin tamamı gelişip çiçek açar.
Hadi, şu olumlamayı söyleyelim: Varoluşumun tam ortasında sonsuz bir sevgi var. Ben sevgiyim
Cemil Meriç, diyalektiği bir metot olarak uygulayan 'serazat' bir düşünür; sonunda titreyip kendine/yuvaya dönmüş, hidayete ermiş, hak yolunu bulmuş eski bir Marksist; Batı'yı tanıdığı ölçüde, ışığın ancak Doğu'dan gelebileceğinin farkına varmış eski bir batıcı; Doğu ile Batı ve/veya 'muhteşem bir mazi' ile
Kendisi gibi gelecek odaklı insanların, başarıya ve öz yeterliliğe çok önem verdiğini söyleyen Zimbardo, bu kişilerin daha uzun saatler çalıştığını, gelecek için bugünü feda ettiklerini belirtiyor. Bu da ister istemez beraberinde kaygi, yalnızlık, rekabet ve cinsel yetersizlik gibi sorunlar getirebiliyor.
Sürekli geleceği düşünen insanlara 24 saat yetmiyor. Hep daha fazlasını istiyorlar! Kendilerini veya zihinlerini devamlı
meşgul edecek bir seyler buluyorlar. Ne kadar meşgul ve "yoğun" olduklarını gururla anlatıyorlar!
Yalnızlık benim yaşamak zorunda olduğum beraberliğimdi. Bu beraberlik derin derin kesiyordu beni.Bazen kendim bile kalabalık geliyordum kendime. Güvensizlik... Mutsuzluk...Anlamsızlık...Kızgınlık..Negatif duygular birbirlerini kovalıyordu.
Çocukluğumuzda ifade edemediğimiz acılarımızı bir sırt çantası gibi taşırız ve biz farkına bile varmadan hareketlerimizde ifade bulurlar. Daha düşünmeye firsat kalmadan belli bir biçimde davranmış oluruz. Bir ilişkide en büyük sorunları bu tür tepkiler yaratır.
Ne yazık ki, geçmişte çözülmemiş öfkeleri ve ıstırapları kendi tepkilerimiz