Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık, aldatıldık sevda böyle değil
Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil...
Önceki kasırgalarla ilgili verileri didik didik ederek insanların neler almak isteyebileceği tespit edilmişti. Cleve bir cevap mı geldi dersiniz? Hayır! Çilekli Pop-Tart. Ürün kasırga önceside normalden yedi kat daha fazla satılıyordu.
Bize neler neler öğrettiler
Sevdalar üstüne
Aldatıldık
Sevda böyle değil
Ne masallar, ninniler söylediler
Dünya üstüne
Aldatıldık
Dünya böyle değil
Ufalana ufalana kaç kuşak eridik bu yollarda
Kimimiz yerle yeksan, kimimiz zor ayakta
Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyiz ayrı diyarlarda
Bize saadet nasip şimdi uçuk rüyalarda
Bize neler neler öğrettiler
Sevdalar üstüne
Aldatıldık
Sevda böyle değil
Ne masallar, ninniler söylediler
Dünya üstüne
Aldatıldık
Dünya böyle değil
Ufalana ufalana kaç kuşak eridik bu yollarda
Kimimiz yerle yeksan, kimimiz zor ayakta
Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyiz ayrı diyarlarda
Bize saadet nasip şimdi uçuk rüyalarda
Bu yamyamlardan üçü, bizim düşündüklerimizi öğrenmenin rahatlık ve mutluluklarını ne ölçüde kaçıracağını, yenilik hevesiyle kendi güzelim göklerini bırakıp bizimkilerin altına gelerek bizimle ilişki kurmanın başlarına neler getireceğini bilmeyerek Fransa'nın Rouen şehrine gelmişlerdi. Şimdi ölmüş olan Kral Charles da oradaydı o zamanlar. Kral uzun uzun konuştu onlarla. Yaşayışımız, zenginliğimiz, güzel bir kentimiz gösterildi. Sonra bizimkilerden biri ne düşündüklerini, en çok neyi beğendiklerini sordu. Üç şey söylediler; üçüncüsünü ne yazık ki hatırlamıyorum. İlk şaştıkları şey sakallı, güçlü kuvvetli, silahlı bir sürü adamın çocuk yaşındaki bir krala bekçilik, uşaklık ettikleri, niçin bunlardan birinin kral seçilmediği olmuş. İkincisi, kimilerinin neden bolluk, rahatlık içinde keyif sürüp de birçoğunun sefalet içinde yaşadıkları olmuş. Nasıl oluyor da demişler, bu yoksul insanlar böylesi bir haksızlığa katlanıyor, öteki insanların boğazlarına sarılmıyor, evlerini ateşe vermiyorlar!
Bilmiyorum ilk hatanız ne zamandı? İlk acınız, ilk ayrılığıniz, başarınız... Ne zaman yaşadınız ve ne söylediler size? Bir şey başardığınızda, mesela üç dört yaşlarında odanızı toplamaya çalıştığınızda, dört beş yaşlarındayken arkanızdan neler söylenmişti, sizin için neler hissetmişlerdi? Bir bardağı kırdığınızda ya da ilk oyuncağınızı haşat ettiğinizde veya salona geçip tuvaletinizi yaptığınızda azarlanmış mıydınız? Nasıl azarlanmıştınız,size o an neler yüklenmişti? Beki de güçlü olmanız için istemediğiniz yemekleri sürekli ağzınıza tıkıştırıverdiler. O zamanın insanı bunu iyilik ve koruma duygusu olarak gördü ama bilemediler ki aşırı işgalin içinden de bir yalnızlık çıkıyor.
"Çok sevmişler beni, böyle bir anı hiç hatırlamıyorum. Kötü bir hatıram yok çocukluğuma dair," diyeceksiniz şimdi. Ben de size şunu söyleyeceğim:
Bazen, anne babalar çok severken de
çocuklarının hayatını işgal ederler..
“Guernsey halkından bazı kişilerin, Almanların gelişinden korkunca, evcil hayvanlarına neler yaptıklarını bilmeniz gerek. Binlercesi adadan kaçtı, lngiltere'ye uçtu, tekneyle uzaklaştı, kedilerini köpeklerini arkalarında bıraktılar. Onları sokaklarda aç, susuz ve pislik içinde yaşamaya mahkum ettiler.
Ben toplayabildiğim kadar köpeği aldım ama bu yetmedi. Sonra Devlet bu sorunla ilgilenmek konusunda bir adım attı ama çok daha kötüsünü yaptı. Gazeteler aracılığıyla uyarıda bulundular; savaş yüzünden insanlara yetecek kadar bile yiyecek olmadığını, hayvanlar için yiyecek bulmanın iyice zorlaşacağını söylediler. "Evinizde tek bir evcil hayvan besleyebilirsiniz," dediler. "Ancak Devlet diğerlerini öldürmek zorunda kalacak. Ada'da başı boş gezen kedi ve köpekler çocuklar için tehlike yaratabilir . "
Ve bunu yaptılar. Devlet hayvanları kamyonlara doldurup St. Andrews Hayvan Barınağı'na götürdü. Orada doktorlarla hemşireler hepsini öldürdüler. Bir kamyondaki evcil hayvanlar öldürülünce başka bir kamyon geliyordu.
Hepsini gözlerimle gördüm; hayvanların toplanışını, barınağın boşaltılmasını, gömülme işlemlerini.”
AFFEDEMEDİĞİMİZ İNSANLAR
Doğduğunuz günden bugüne kadar farkında olmadan gün içinde herhangi bir olaya kızar geçersiniz. Yine farkında olmadan bu yarattığınız olayın enerjisi, bir başka olayla daha siz farkına varmadan kendiliğinden nötrlenir: Dengelenir, şifalanır. Bazen başınıza gelen kötü bir olayı kötü olarak algılarsınız. Belki de o olay
Edebiyatta Henrik Ibsen neler olup bittiğini fark etti. Sanatta Paul Cezanne, insan doğasına dair bilimlerdeyse Sigmund Freud. Bu insanların her biri hayatlarımızı bir arada tutacak yeni bir şey bulmamız gerektiğini söylediler.