Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

nyks

nyks
@neokuyorum
"En büyük isyan kitap okumaktır, sizleri isyana davet ediyorum lütfen silahlanınız; silahımız, kalem, defter, kitap olsun sonunda zafer bizim olacaktır." m.youtube.com/watch?v=WA-Q-Ux...
Saygı korkmak ve çekinmek değildir. kökenine göre bir insanı olduğu gibi görebilme yetisi onu özgün bireyselliğin içinde fark edebilmeyi belirtmektedir. saygı diğer kişinin olduğu gibi büyüyüp gelişmesine duyulan ilgi anlamına gelir
Reklam
Aytürk ülkücü hareketin doğduğu ortamı hazırlayan faktörleri incelerken “devletin seçkinlerinin bir kısmının solun yükselişinden duyduğu endişeyi ve bu endişe yüzünden normalde çok tercih etmeyecekleri halde uç sağa verdikleri desteği görmezden gelemeyiz” demekte. Ve Ülkü ocaklarının kuruluşuna dair genellikle sol eğilimli araştırmacı yazarlar ve gazeteciler tarafından hazırlanmış eserlerde sık sık “ İstihbarat”, “mit “, “ derin devlet, gladio gibi ifadelerle, ispat edilemesede de ima edilmenin ötesine geçen iddialarla karşılaştığımızı çok da bilimsel sayılmayacak bu literatüre göre ülkü ocaklarının altmışlı yılların sonunda sola karşı silahlı mücadele vermek üzere devlet eliyle kurulmuş devlet eliyle eğitilmiş bir grup olduğu iddiasını belirtmektedir.
Çocukluğumuzda duyduğumuz bazı şeyler bir daha silinmemek üzere hafızamıza kazınır. Tabii bunama beyne yerleşip acımasız silgisini devreye sokmazsa ileri yaşlara kadar da orada kalır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
insan beyni ne karmaşık bir şey değil mi?
Acı duygusu, buna ilişkin net ve kesin bir tablo oluşturduğumuz an acı olmaktan çıkar.
Boş bir odaya belli bir miktarda gaz verildi­ği zaman, oda ne kadar büyük olursa olsun, gaz odanın tamamı­na yayılır. Ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, acı da in­sanın ruhuna ve bilincine tamamen yayılır. Dolayısıyla insanın çektiği acının “büyüklüğü” kesinlikle görecelidir.
Reklam
Yaşamım konusunda hiç­bir fikri olmayan (itiraf etmem gerek: Olaydan sonra arkadaşlarıma söylediğim bu sözler bana çocuksu bir rahatlama vermişti), “hastanemdeki hemşirenin bekleme odasına bile kabul etmeye­ceği kadar kaba ve hayvanca görünen” bir adamın, yaşamımı yar­gıladığını dinlemek zorunda kalmıştım.
Şimdi bize, insanı kabaca her şeye alışabilen bir varlık olarak tanımlayan Dostoyevski’nin sözlerinin doğru olup olmadığı so­rulacak olursa, cevabımız, “Evet, insan her şeye alışabilir, ama nasıl olduğunu bize sormayın,” olacaktır.
“Bilincinizi dinlemenizi ve bilginiz dahilinde bilincinizin sizden yapmasını istediği şeyi yerine getirmek için elinizden ge­leni yapmanızı istiyorum. O zaman, uzun vadede —uzun vade­ de diyorum!— başarı sizin peşinizden gelecektir, çünkü başarıyı düşünmeyi unutmuşsunuzdur.”
“Dr. Frankl, kitabınız ger­çek bir bestseller oldu. Böylesine büyük bir başarı için ne hissediyorsunuz?” diye sormalarının nedeni belki de bu kuru gerçeklerdir. Bu soruya benim tepkim, her şeyden önce bugün bestsel­ler (en çok satan kitap) konumundaki kitabımı, kendi açımdan bir başarı olarak değil, daha çok, çağımızın içinde bulunduğu acınası durumun bir dışavurumu olarak gördüğümü söylemek­ten ibarettir; eğer yüz binlerce insan, yaşamın anlamına ilişkin çok az şey vaat eden bir kitaba yöneliyorsa, bu, insanların ilikle­rinde hissettikleri kavurucu bir sorun demektir.
Ne zaman öleceğini de bilemezsin, bunu da unutma. :')
"Barok döneminin tipik bir sloganı vardı: 'carpe diem'. Yani 'gününü gün et!' Yine çok söylenen bir başka Latince söz de şuydu: 'memento mori'. Bunun anlamı da, 'öleceğini unutma!' "
Reklam
Hocanın en büyük görevi bildiklerini öğrencilerine aktarmak ve onları yavaş yavaş kendi bilgi seviyesine getirmekti. Öğrencileri bilgiye boğmamak, papağan gibi tekrarlatmamak gerek­tiğini o da biliyordu; öğrencilerin rasgele yollara sapmaması gerek­ tiğini, çünkü asli olanı tali olandan, nedeni sonuçtan ayırmayı henüz öğrenememiş dİmağların o yollarda kaybolacağını da bilirdi
Her sadist bir mazoşist, her mazoşist bir sadisttir.
Hiçbir sağlıklı beyin, bir katilin beyni gibi çalışamaz, onun ruhundaki girdapları, öldürmeden önce ve sonrasındaki duygularını anlayamaz, hele bir seri katilin neden hiç tanımadığı birini, hatta ikisini, üçünü, üç yüzünü öldürdüğünü hayal bile edemez. Bu yüzden en başarılı polisiye filmler, romanlar, diziler, gerçek suç öykülerine dayananlardır.
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.