Bir kez daha gördüm ki sonsuzca kaba şakalar yapan hakikat, en yaratıcı yazardan bile cesur olduğu için, en eğlenceli şeyleri buluyor, hiç çekinmeden olağan üstü olayların yanına komik unsurları, kaçınılmaz insani olayların yanına da şaşırtıcı olayları koymaya cesaret ediyordu.
Hayatı idrak etmeye çabalayan özgür ve derin düşünce, saçma ve dünyevi kaygıları hor görme; işte bu iki şey, insanın daha yükseğini göremeyeceği iki lütuftur.
Sevginin niçini olmaz ki efendim... Düşünsem belki mâkul bir sebep bulabilirim. Fakat bu hakikî sebep olmaz. Çünkü biz önce severiz. Sonra sevdiğimiz şeyin güzel taraflarını bulmaya çalışırız. Bu da hodbinliğimizden doğar efendim.
" Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk ,birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor. "
İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan.Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz.İnsan yalnız kalır.Yalnız...Yalnız...
Bir kadının bize herşeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatta bize hiçbirşey vermiş olmadığını görmek , bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabulü mecbur olmak acı birşeydi. Bunun böyle olmaması lazımdı..
İnsanlar birbirlerinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtılar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, “birtakım yabancılar beslemek” ti.
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.