Zira dünyaya hükümdar olanın dünyanın hükümdarlığını reddedene ve terk edene itibar etmesi gerekirdi. Ve o vakit anladım ki bana yani nefsine köle olmayan dünya sultanlarına sultan oluyordu.
İnsanlar malı mülkü oldu diye, dünyalığını buldu diye şükrederdi lakin o maldan, mülkten vazgeçti diye, dünyayı terk etti diye şükrediyordu. Şükrü yokluğaydı, varlığı azap biliyordu ve her gece varlık kuyusuna tekrar düşmemek için dualar ediyordu.
Yollar deva olurdu gitmeyi bilene. Yollar bir yerlere götürürdü, doğru lakin uzak olmak değildi gitmek sadece mesafe koymaktı araya ve mesafe biterdi de ıraklık bitmezdi.
Dünyalığı terk ettim, dünyayı terk ettim, benliği terk ettim, terk etmeyi terk ettim. Sırtımdaki yükleri indirdim oradan. Bildim ki dünya bir koca yük imiş sırtımda.
Eski vaktin insanları yaşamayı mecburiyet bilmişler, bizse dünyayı zaruret zannediyoruz. "Hayat denen sadece burasıdır" demiyoruz belki ama öyle yaşıyoruz.