Tehlikeli Oyunlar da, diğer Oğuz Atay kitapları gibi, yine o hüzünlü hazzı yaşattı bana. En sevdiğim kitabı mı oldu bilmiyorum ama farklı bir iz bıraktığı kesin.
Hayat tarafından hayal kırıklığına uğratılmış Hikmet'in, bir yanda sevmediği karısı, bir yanda sevdigi kadın, komşuları, arkadaşlıkları ve günlük yaşantısıyla, zihninden geçenleri okuduğumuz bir 'tutunamama' hikâyesi. Ve yine tıpkı Tutunamayanlar gibi yorumlaması zor bir kitap.
Duygusal olan, hayata tutunamayan, insan ilişkilerinde sorun yaşayan herkes, bu kitapta kendinden bir şeyler bulacaktır. Özellikle anlaşılmadığını düşünen ve bunu dert eden herkes eminim şu satırlarda kendini bulacaktır: " beni anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra beni kimse okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum..."
Fakat Oğuz Atay'ın romanlarını okumak için bence biraz sabırlı bir okur olmak gerekiyor. Ama lütfen sabredin, okuyun, çünkü Oğuz Atay okunmak istiyor. Bu nedenle Korkuyu Beklerken'i "Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" diye bitirmişti.
Altını çizdiğim yerlersi dönüp tekrar tekrar okuyacağım, çok sevdiğim bir roman oldu.
Umarım daha çok okunur.
Tehlikeli Oyunlar, şubat ayı kitabımızdı. Eşlik eden herkese teşekkürler.
Sevgili dostum...
Bugün yokluğunun yüzüncü günü. Geçen yüz gün boyunca seni aramadığım yer kalmadı. Sen kitapları çok severdin ve ben de bu yüzden ilk olarak seni kitaplarda aramaya başladım. Belki yemyeşil kırlardan koparılmış ve kitabın arasında kurutulmuş masum bir papatya gibi sen de bir kitabın sayfaları arasında kalmışsındır. Belki de çok
İşyerindeydim, nöbette, yalnızdım, öyle umdum en azından. Çayımı koydum, dikkatimi toplamaya çalıştım, yazarla baş başa kalayım diye. Oğuz Atay’ın öykü kitabını bu akşam bitiririm diye düşünmüştüm. Ya da bir ara aklıma öyle gelmiş sonra vazgeçmiş olabilirim. Emin değilim okuyorum sadece...
Şimdi anladım, aslında bu kitapla başlamak lazımdı Atay’ı
"Ben Buradayım-Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası"
Hiçbir sahici tarafı olmayan yüzeysel “insanî ilişki”lerden yorgun mu düştünüz, daha düne kadar size methiyeler yağdıran, yere göğe sığdıramayanlar menfaatlerine ters düşünce kapkara bir sessizlik perdesinin ardına mı saklandılar, konuşacak ortam bulamamaktan derin bir
İçerisinde bulunan sekiz öyküden oluşan tek kitabıyla şahsi kanaatime göre Türk edebiyatında Oğuz Atay öykücülüğü olarak yeni bir öykü tarzı oluşturdu. İletişimsizlik, yabancılaşma gibi konular daha önce birçok öykü kitabında işlenmiş olsa da Oğuz Atay bu temalara çok dürüst bir kendiyle hesaplaşma tavrı ekleyip teknik olarak da ironiyi
Oğuz Atay'ın kitapları için hazırladığım bilgi dolu video: youtu.be/INZw0WFskak
13 Aralık günü
Oğuz Atay'ın ölüm yıl dönümü. Bugüne kadar beni en çok düşündüren ve hatta büyüten yazarların başında gelir Oğuz Atay. Sahi ne kadar anlıyoruz Oğuz Atay'ı?
Ölümünden 44 yıl geçmesine rağmen hala sosyal medya hesaplarında ona atfedilen sahte alıntıları görmüyor muyuz? Hala anlamak için çaba sarf etmediğinden dolayı Tutunamayanlar'a kötü kitap deyip bir kenara atanları görmüyor muyuz? Hayır, hayır. Bunları düşünen hiç kimseyi kabul etmiyorum. Oğuz Atay sadece beni değil Türk edebiyatını da büyüten insandır. Bir bebeğin emeklemesinden sonra yürümeye geçtiği safhalarda Türk edebiyatını alıp iç dünyasında hesaplaşmaya götürmüştür. Ve evet Oğuz Atay. İşte.
Ben Buradayım... Peki sen neredesin acaba şimdi?
Ben de bu vesileyle
Oyunlarla Yaşayanlar gibi muhteşem kitapların yazarı olan Oğuz Atay'ı yeni videomda ziyaret edip onun bedeninin yanında onun kitaplarından en sevdiğim alıntıları okudum : youtu.be/XaZGGZU_Caw
Bu satırları okuyan herkese Oğuz Atay'ın tutunamadığı şeyler arasındaki tehlikeli oyunlarınızın ihtimallerini daha çok keşfetmeye yakınlaşabileceğiniz, oyunlarla yaşadığınız ve korkularınızı beklerken bu arada kendinizi de unutmadığınız meraklı okumalar dilerim.
"Uç yabankazı uç, arkadaşlarına yetiş! Diye derin bir iç geçirdi. Elveda Gülsarı! dedi. Elveda! (Bu inceleme, romanın içeriğine dair detaylı bilgi içerir!)
Veda etmeyi beceremeyenler sınıfındanım. Gideceksem susarak giderim, geri dönülemez sözler söylemekten korkarım hep, belki de vedaları becerememem bundandır. “Elveda Gülsarı”yı yeniden