Böyle doğmuş olamayız. Teslim olmak, alttan almak, yaranmak; biz doğarken beraberimizde getirdiğimiz davranışlar olamaz. Nasıl öğrettiler bize boyun eğmeyi? Şahane olmadı-ğımıza, güçlü olmadığımıza, önemli olmadığımıza dair beslediğimiz o çok köklü inançsızlık mı bizi bu hale getirdi? Bu yüzden mi sınır kapısından çıkınca süt dökmüş kediye dö- nüyoruz? Başka ülkelere giriş yaparken aman bir tatsızlık çıkmasın diye takındığımız o pek kibar maskelerin altında yatan korkuyu ne yok edecek? Ellerimizi kontrol ederek bizi bir gün gerçekten sevme ihtimalleri mi? Çok sevdiğim bir arkadaşım giderek üzerime yapışan tepki- urduğüm bahanelere çok net bir yanıt vermişti. “Yaş almakla,olgunlukla ilgili değil bu durum.Düpedüz vazgeçmek hayattan.Gençliğin sorgusuz sualsiz isyanını bin kere tercih ederim bu durağanlığa ve kabullenmişliğe.’’
Mustafa Kemal Atatürk hayatı boyunca o kadar dert arasında yaklaşık 4000 kitap okumuş, düşünebiliyor musunuz bu sayının büyüklüğünü? İnsan, kitaplığındaki birkaç yüz kitabına bakıp "Ne kadar yetersizim ulan ben" demekle kalıyor sadece.