Aylardan Ekim… kızım henüz sekiz aylıkken, bir sürpriz yumurta çıktı ortaya. Önceleri çok korktum. Nasıl olacaktı? Ne yapacaktım? Tam her şey yoluna girdi derken, nereden çıkmıştı bu şimdi? Ne yapacağımı bilemedim. Emin olmak için bir doktora gittik ve evet hamileydim. Bir aylık! Haykıra haykıra ağlamak istedim. Beklenmeyen bir durumdu. Eşim beni teselli etmek için her yolu denedi. En çok ona kızmıştım! Kızıma ihanet etmiş gibi hissettim kendimi. Sevgim bölünecekti. Oysa ki daha keyfini çıkaracağımız günlerimiz yeni başlayacaktı. Alt üst olmuştum. Kızıma baktıkça ağlamak geliyordu içimden. İstemiyordum! Cinsiyetini öğrenmeye gittiğimizde “ erkek” bebek dedi doktorumuz. Bu kez bütün duygularım değişti ve evet hep hayalini kurduğum bir “erkek” bebeğim olacaktı. Oğlum! Oğlum içimde yaşadığı süre zarfında bana hiçbir eziyeti olmadı. Kendi halinde büyüdü, ne bir ağrı, ne bulantı, ne sinir ne de öfke. Tam otuz sekiz hafta dört günlük iken doktorum oğlumu acilen doğurmam gerektiğini, çünkü hızla kilo aldığını söyledi. Yine korkularım başladı. Çünkü kızımı dünyaya getirirken ölümün eşiğinden dönmüştüm. Ya yine aynısını yaşarsam? 12/05/2023 tarihinde saat 11.00 de suni sancı verdiler ve saat 2.00 de doğuma girdim. Evet oğlum içimde nasıl rahatsızlık vermeden yaşadıysa doğarken de hiçbir acı vermedi bana. Dualarla dünyaya getirdim oğlumu.
Canım Muhammed Kayra’m. Sen benim kabul olmuş duamsın. Bir gülüşüne dünyayı değişmem. Gözümün nurusun. Bu en güzel günün en güzel hediyesisin. Benim ikinci kez anneliğe doğmama sebep oldun. İyi ki varsın bebeğim. İyi ki doğurmuşum seni 🤍🤍
Albert Camus bu eserinde varlığı sorgulamakla kalmamış aynı zamanda siyaset alemini, evlilik yaşamını, ikili ilişkileri, dini de içine katmıştır. Esere ismini, Paris’te bir genç kızın kendini köprüden aşağı atması ve karakterimizin de bu duruma tepkisiz kalması sebebiyle bir içsel konuşma olarak vermiştir. Kitabın başında yargıç olarak tanıtır kendini, ilerleyen bölümlerde sevgili, peygamber ve hiçliğe kadar gider. Kitabı okurken Hollanda’nın değişen havasını ve karakterimizin ruh halinin de buna göre değiştiğini görürüz. Kah kendini yerer kah kendini herkesten üstün görür. Aslında içsel bir hesaplaşmadır kendisiyle. Köprüden kendini atan kız aslında karakterimizin yaşamını ve varlığını sorgulamasına sebep olmuştur. Kitabın sonuna değin pişmanlık duyup duymadığını anlayamayız. Kitabın sonunda dahi bu intihar olayından bahseder. Ve “ Su ne kadar da soğuktur.” Der. Bir kaçıştır bu aslında bir bahaneye sığınmadır.
Albert Camus en sevdiğim yazarlar arasında olmasının sebebi o kendi yaşamını sorgularken aslında size de kendi yaşamınızı sorgulanıza fırsat vermesidir.
Keyifli Okumalar…
DüşüşAlbert Camus · Can Yayınları · 201915,2bin okunma