Daha önce bir çok eserini okuma fırsatı bulduğum, ve kalemini her zaman daha ileriye taşımayı başarmış eserleri 40 dan fazla dile çevrilmiş usta yazar "Livaneli" ile geldim bugün karşınıza.
"Balıkçı ve Oğlu" beni gerçekten derinden sarstı diyebilirim. Hikaye Muğla' da bir deniz kasabasında geçiyor çocukluktan birbirlerini tanıyan, ,ilşkileri önce aşka ve da sonra evliliğe giden Mustafa ve Mesude' nin hikayesini okuyacaksınız. Çocuklarını denizde kaybeden çift acılarını en derinlerine gömmüştür fakat ıstırapları yüzlerinden okunur haldedir.
Herşeyden ve herkesten elini eteğini çeken Mustafa bir gün balığa çıktığı esnada iki göçmen ceseti bulur, ve onları çıkarmaya gayret ederken küçük bir simidin içinde kundakta zar zor nefes alıp veren henüz 2 aylık bir bebek bulur. Bu masum Mustafa'nın hayatına öyle güzel bir girizgah yapar ki evliliği bir anda heyecanı ve korkusu doruklarda olacak bir mücadeleye dönüşür.
Eserde tüm dünyanın kanayan yarası mülteci sorununa, o insanların düştükleri çukurdan kurtulmaya çalışırken tüm umutlarının alabora ile yerle bir olmasına tanıklık edeceksiniz. Birinin çaresizliğinin başka bir insanın mutluluğu olması okuru üzecek.
Romanı anne gözünden okuduğunuz da gerçekten ağlamaklı oluyorsunuz. Bende bir anneyim, ve kendi mi Zilha' nın ve Mesude' nin yarasıyla kıyaslayıp empati bile yapamadım o kadar zor ki yaşadıkları içinizde bir yerler kanıyor. Kesinlikle abartılması gereken bir eser.
Hikayenin sonu hakkında yine bilgi vermeyeceğim, çünkü okunmasını istiyorum.