Nesli

Günün sonunda, ister geçmişe dönmüş olun ister geleceğe gidin, şimdiki zaman değişmiyor… O halde o sandalyenin ne anlamı var ? Ama Kazu insanların karşılaştığı zorluklar ne olursa olsun her zaman üstesinden gelecek güce sahip olduklarına inanmaya devam ediyordu. Sadece cesaret gerekiyordu. Eğer sandalye bir kişinin bile kalbini değiştirebiliyorsa o halde kesinlikle bir anlamı vardı.
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
Şimdiki zaman değişmemişti ama bu iki kişi değişmişti. Hem Kohtake hem de Hirai kalplerindeki değişimle şimdiye dönmüşlerdi.
Sayfa 195Kitabı okudu
Kitapları bir filmden özel yapan şey onlara tutunabilmenizdir. Kendi dünyamız fırtınaya maruz kaldıysa bir kitap farklı bir dünyaya bir geçit oluyor. Sayfalar arasında saklanabilir, huzur bulmak ya da korunmak için orada durup dinlenebilirsiniz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir kadın doğduğu yeri değiştiremiyor ama olacağı kişiyi değiştirmek kendi elinde.
Bilimin zaferi, vatanımın yenilgisiydi. Fizikçilerin sevinci, Japonların kederiydi.
Reklam
Güneşli bir yaz sabahını, gökyüzünü kirli emellerine alet eden Amerikan uçaklarının hakimiyetine bıraktık.
Aptal liderlere sahip olan bilge insanlara üzülüyorum.
Öğrenciler kalemlerini ellerine almış not tutarken bir anda tazecik hayatları onlardan koparılmıştı. Halbuki dün sabah neşeyle keplerini takıp üniversitenin kapısından geçmişlerdi.
Bazı şeyler için kaç hakkın kaldığını bilmiyorsun. Mesela kaç sabaha daha uyanacaksın haberin yok.
Sayfa 107Kitabı okudu
Bana bebeğimi gösterdiler… Karaciğerindeki radyasyon oranı yirmi sekizdi. Doğuştan kalp hastasıydı. Dört saat sonra kızımın öldüğünü söylediler… Ben öldürdüm onu. Beni kızım kurtardı, tüm radyasyonu kendi bedeninde topladı, bir tür tampon gibi. Öyle küçüktü ki. Minicikti. Beni kızım korudu.
Reklam
Biri ikna etmeye çalışmıştı beni: “Şunu unutmamanız lazım; karşınızda duran kişi kocanız değil artık, sevdiğiniz adam o değil. Şimdi karşınızda yüksek yoğunlukta zehir yayan bir radyoaktif nesne var…” bense aklını yitirmiş bir kadın gibi: “Ben onu seviyorum!” O uyurken kulağına fısıldıyordum: “Seni seviyorum.”
Radyasyon hastalıkları kliniğinde on dört gün… On dört gün alıyor bir insanın ölümü…
Kol ve bacaklarındaki deri çatlamaya başladı… Tüm bedeni çıbanla kaplanmıştı. Kafasını çevirince bir tomar saç kalıyordu yastığının üstünde… Ama her haliyle benimdi. Biricik sevdiğimdi…
“Gece boyu ağlamış olsan da sabah olunca mutluluğun geleceğine inan.”
Sayfa 266Kitabı okudu
Anne, dostlarının mutluluklarıyla hep mutlu olurdu ama her bir yanda kendine ait olmayan bir mutlulukla karşılaşmak bazen insana kendini yalnız hissettiriyordu.
Sayfa 259 - Yakamoz YayıneviKitabı okudu
“Mizah, varlığımızdaki çeşnilerin en lezzetli olanıdır. Hatalarınıza gülün ama onlardan ders de çıkarın; dertlerinizle alay edin ama onlardan güç de alın; yaşadığınız zorluklarla eğlenin ama onların üstesinden gelmeyi de bilin.”
Sayfa 242 - YakamozKitabı okudu
Reklam
“…Çok yazık çünkü hiç güzel değil aynadaki yansımam.” “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır ancak davranışlarıyla uğurlanır Anne.”
“ Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük. ” “ Gören körler mi ? ” “ Gördüğü halde görmeyen körler. ”
Hürmet diyorsunuz, saygı. Kızların hemen hepsi yalnız kaldı ama. Bekârlar. Komün dairelerinde oturuyorlar. Kim acıdı onlara? Kim sahip çıktı? Savaştan sonra nereye kayboldunuz hepiniz? Hainler!
Sayfa 166Kitabı okudu
“ Bizim kızlar nasıl insanlardı diye sormuştunuz ya ? Çernova mesela, hamileydi, böğründe mayın taşıyordu, yanı başında çocuğunun kalbi atarken. “