bir insanın kaygıya karşı kendini korumaya çalıştığı dört ana yol vardır: sevecenlik boyun eğme, güç, insanlardan uzaklaşma. İlk olarak, herhangi türden bir sevecenlik kazanmak, kaygıya karşı güçlü bir korum aracı olarak iş görebilir. Parola şudur: eğer beni seversen, beni kırmazsın. (…) İkinci yol olan boyun eğme, … Bu tür olaylarda birey kendi isteklerinin tamamını bastırır, başkalarına yönelik eleştirel tutumunu bastırır, kendini savunmaksızın başkalarının kendisinden yararlanmalarına göz yummaya hevesli ve başkalarına ayrım gözetmeksizin yardımcı olmaya hazır olur. Bazen insanlar eylemlerinin altında yatan şeyin kaygı olduğu­nun farkında olurlar, ancak genellikle bu gerçeğin hiç de farkın­da değillerdir ve ısrarla, kendi arzularından vazgeçmelerine yol açacak kadar ileri giden bir özgecilik ya da özveri ideali nede­niyle böyle hareket ettiklerine inanırlar. Boyun eğmeciliğin genel ve özel biçimlerinin ikisinde de parola şudur: Eğer teslim olur­sam, kimse beni yaralamaz. (…) Temel kaygıya karşı korunma girişimlerinin üçüncüsü güç kazanmaktır: gerçek ya da başarı veya mal mülk edinme, ya da beğeni, veya zihinsel üstünlük kazanarak güvenliğe ulaşma ça­bası. Bu koruma girişiminin parolası şudur: eğer güçlü olursam kimse beni yaralayamaz. (…) Dördüncü korunma aracı insanlardan uzaklaşmaktır. önceki koruyucu araç grupları, dünyadan hoşnut kalma, dünyayla şu ya da bu yolla başa çıkma arzusu gibi ortak bir özelliğe sahiptir. Ancak yaşamdan çekilme yoluyla da korunma bulunabilir. … Burada­ ki parola şudur: Eğer uzak durursam hiçbir şey beni yaralaya­ maz.
Tolstoy 1894'te
"insanlar mahrumiyetten kurtuldukça; telgraflar, telefonlar, kitaplar, gazeteler ve dergiler arttıkça; tutarsız yalanları, riyakârlıkları yayma vasıtaları da artmış olacak ve insanlar birbirinden daha çok koparak sonuçta daha mutsuz olacaklar ki bunun gerçekleştiğini zaten şimdiden görüyoruz."
Sayfa 88 - Domingo YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İş insanlara değil, insanlar işe hizmet etmek için varmış gibi çalışmak artık insanı insanlıktan çıkaran bir sürece dönüştü.
Sayfa 45 - Domingo YayınlarıKitabı okudu
Nevrotik kişinin bir diğer ilginç özelliği, aynı hataları art arda yineleme eğilimidir. Örneğin kendi ihtiyaçlarını bir yana iterek davranışlarını hoşlandığı erkeğin beklentilerine göre ayarlayan bir kadın bir süre sonra bu erkeği yitirebilir. Çünkü giderek egemenlik kurma eğilimine dönüşen tutumu erkeğin özgürlüğünü özlemesine neden olabilir.
Tehlikenin sürekli varlığı ve algılamanın daralması kişinin tüm dikkatini kendi üzerine toplamasına neden olur. Nevrotik insan sürekli olarak kendi duyguları, kendi umutları ve kendi sorunlarıyla ilgilidir. Güvensizlik ve çaresizlik duyguları sonucu bir ölüm-kalım savaşı vermekte olduğunu varsaydığından, kendini merkez olarak almanın gerekliliğine inanır. Tüm çabası kendi bütünlüğünü korumaya yönelik olduğundan diğer insanlarla ilgilenmez ve onlara verecek pek az şeyi olur. Yetersizlik duygularından kurtulabilmek amacıyla güçlü bir eş arar, ona tutunarak yaşamını güvenlik altına almaya ve bir anlam bulmaya çalışır. Ancak bu umutlar, kendi yetersizliği sonucu düş kırıklığıyla sonuçlanır. Kendinde olmayan güveni çevresinden sağlayabilmek için diğer insanların onay ve desteğini sağlayıcı tutumlar geliştirir. Ama böylesi davranışlar diğer insanlar üzerinde bir yük yarattığından onların giderek kendisinden uzaklaşmasına neden olur. Kimi ise yoğun çaresizlik duyguları içinde düşman gördüğü dış dünyaya karşı kendisini korumak amacıyla saldırgan davranışlar geliştirir. Böylesi bir insanın davranışlarına diğer insanlarla sürtüşme ve yarışma eğilimleri egemendir. Yumuşak duygular baskı altına alınır; sert, kararlı ve gerçekçi ama katı tutumlar geliştirilir. Diğer insanları denetim ve egemenlik altına alma, onları kendi çıkarları için sömürme ya da geride bırakarak küçük düşürme, yaşamın başlıca amacı olur. Kimi ise diğer insanlardan duygusal bir soyutlanma içine gömülür. Bağımsız ve kendine yeterli olmaya çalışarak kendisini çevreden koruduğuna inanır.
Kaygıyı dindirmenin üçüncü yolu uyuşturmaktır. Bu, bilinçli olarak ve açıkça alkol ya da ilaç alınarak yapılabilir. Ne var ki bunu yapmanın birçok yolu vardır ve aradaki ilişki açık değil­dir. Bunlardan birisi, yalnız kalma korkusu nedeniyle kendini toplumsal etkinliklere kaptırmaktır; bu korkunun gerçek içeri­ğiyle mi algılandığı yoksa sadece bulanık bir tedirginlik olarak mı belirdiği durumu değiştirmez. Kaygıyı uyuşturmanın bir başka yolu da kendini çalışmaya vermektir, bu çalışmanın zor­lanımlı yapısından ve pazar günleri ve tatil dönemleri başgöste­ren tedirginlikten tanınan bir yöntemdir. Olağandışı bir uyku ihtiyacı da, genellikle kişi bu uykudan pek dinlenmiş çıkmasa da, aynı amaca hizmet edebilir. Son olarak, cinsel etkinlikler kaygının boşaltılabileceği güvenlik subapı olarak iş görebilir. Zorlanımlı masturbasyonun kaygı tarafından kamçılanıyor ola­bileceği uzun süredir bilinmektedir ama aynı şey her türden cinsel ilişki içinde geçerlidir. Kendileri için cinsel etkinliklerin büyük ölçüde bir kaygıyı dindirme aracı olarak iş gören insanlar eğer kısa bir süre için de olsa, cinsel doyum olanakları yoksa aşırı ölçüde bitkin ve sinirli olacaktır.
Reklam
Kaygının içerdiği bir başka öğe de, bunun belirgin usdışılığı­dır. Usdışı etkenlerin denetimi altında olmaya göz yummak, bazı insanlar için başkaları için olandan daha dayanılmaz bir şeydir. Gizliden gizliye, kendi içlerindeki usdışı ve çelişen güçler batağına saplanma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarına inanan ve katı bir zihinsel denetim uygulama doğrultusunda kendileri­ni zorlayan insanlar için bu çaresizlik duygusuna katlanmak özellikle zordur.
… kaygının duygusunun içerdiği bazı öğeler birey için özellikle dayanılmaz olabilir. Bunlardan birisi çaresizliktir. İnsan büyük bir tehlike karşısında etkin ve cesur olabilir. Ama bir kaygı karşısında çaresizlik duyar; gerçekten de çeresizdir. Ken­dileri için gücün, üstünlüğün, her ortamın hakimi olma görüşü­nün ağır basan bir ideal olduğu insanlar için çaresiz olmak özel­likle dayanılmaz bir şeydir. Tepkilerinin açık orantısızlığından etkilenerek, sanki bu bir zayıflığı ya da korkaklığı gösteriyormuş gibi buna içerlerler.
Saldırganlıkla ilgili olan dördüncü tutumlar grubuyla; ken­dini ortaya koymaya ilişkin tutumların tersine, birisine karşı ol­mayı, saldırmayı, küçümsemeyi, başkalarının haklarına el uzat­mayı ya da herhangi bir düşmanca davranış biçimini söz konusu ediyorum. Bu türden rahatsızlıklar kendilerini bütünüyle iki farklı yoldan belli ederler. Bunlardan birisi saldırgan, buyurgan, aşırı kusursuzcu olmaya, patronluk taslamaya, aldatmaya ya da hata bulmaya yönelik bir yatkınlıktır. Bu tutumlara sahip olan insanlar ara sıra saldırgan olduklarının farkında olurlar; çoğu zaman bunun bir parça bile farkında değillerdir ve öznel olarak, sadece dürüst olduklarına ya da sadece bir görüşü dile getirdik­lerine veya hatta isteklerinde alçakgönüllü olduklarına inanırlar, oysa gerçekte saldırgan ve emrivakidirler. Ne var ki diğer nevrozlarda bu rahatsızlıklar kendilerini karşıt yoldan belli ederler. Yüzeyde, aldatıldıklarına, baskı aktına alındıklarına, azarlandık­karına, zorlandıklarına ya da küçük düşürüldüklerine kolayca inanma tutumu gözlenir: Bu insanlar da çoğu kez bunun sadece kendi tutumları olduğunun farkında değillerdir ve üzülerek bütün dünyanın kendilerine düşman olduğuna, kendilerini zor­ladıklarına inanırlar.
657 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.