İyi bir polisiye romanda boşa harcanan hiçbir şey yoktur, önemsiz bir tümce ya da bir sözcük olmaz. Önemsiz olsa bile, önemli olmaya adaydır; bu da aynı şey demektir. Kitabın dünyası olasılıkların, sırların ve çelişkilerin birbiriyle kaynaşmasından oluşur. Gördüğümüz ya da dediğimiz her şeyin, en küçük, hatta en önemsiz şeylerin bile, öykünün sonucuyla bir ilgisi olabileceğinden, hiçbir ayrıntıyı es geçmemek gerekir. Her şey öz olur; kitabın merkezi onu ilerleten her olayla birlikte değişir. Öyleyse, merkez her yerdedir ve kitap sonuna ulaşmadan bir çember çizilemez." Paul Auster/Newyork Üçlemesi
Newyork Üçlemesi
Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda Daha önce, yine bu köşeden sizlere Paul Auster’in dört kitabının tanıtımını yapmıştım. Newyork Üçlemesi adlı bu eserini bitirdiğimde, acaba kendi hayatını mı anlatmaya çalıştı diye düşünmedim değil. Daha önce, biyografik anlamda kendisini anlattığı kitaplarının üzerine bu eseri gelince, zihnimde hep aynı soru dolaşıp durdu. Acaba mı? Kitap yukarıda belirttiğim üç öyküden oluşuyor. Ama öyküler bir şekilde birbiriyle bağlantılı. Paul Auster takipçileri bu kitabı okurken mutlaka öyküler arasında ki bu ince bağlantıyı fark edeceklerdir. Auster’in yaşamındaki ; Kırılgan bir çocukluk… Bu süre zarfında “Kayboluş” yaşanıyor bir süreliğine, Korkular… Bir aranma, sorulma duygusu içerisinde beklentiye girme, Yükselme arzusu… Ve kendi kendini aramaya çıkma, gibi duygu gel gitlerinin bu romana yansıdığını düşünüyorum. Yanılıyor da olabilirim ama sonuçta burada da yazmaya çalıştığım şey, kitabın ben de bıraktığı etki... Paul Auster’e karşı bir ilginiz varsa ve bütün kitaplarını okumak istiyorum diyecekseniz, bir sınır koymak istemem. Ama en iyilerini sadece okumak istiyorum diyorsanız, bu kitabı en sona bırakmanızı tavsiye ederim. Erkan ERGÜL Twitter : @Kutoz_