Ölü Ozanlar Derneği ile ilk tanışmam kitap ile değil film ile oldu. Ne zaman izlediğimi hatırlayamayacak kadar önce izlemiştim filmi. Hal böyle olunca da en iyisi kitabı oku dedim kendi kendime.
Kitaba konu olan hikâye ,Vermont'ta bulunan katı kurallarıyla ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olmasıyla ünlü Welton Akademisi'nde geçiyor. Okula yeni gelen edebiyat öğretmeni John Keating pek çok şeyi tekdüze olmaktan çıkaracaktır. Öyle ki ders kitabında şiirin tanımının yapıldığı sayfayı öğrencilerine yırttırır. Anı yaşamaları ve hayallerinin peşinden gitmeleri konusunda teşvik eder. Keating'in aynı okulda öğrenci olduğu yıllarda üyesi olduğu Ölü Ozanlar Derneği'ni ; Todd, Knox, Charlie, Cameron, Neil, Meeks,Pitts adında bir grup öğrencinin tekrar hayata geçirmesiyle birlikte tarjik bir sona doğru sürüklenmeleri kaçınılmaz olur.
Ölü Ozanlar Derneği toplantılarındaki açılış konuşması şöyledir:
"Ormana gittim, çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Derinlemesine yaşamak ve hayatın iliğini emmek istiyordum! Yaşamdan olmayan her şeyi bozguna uğratmak.Öldüğumde aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmemek."
Bana göre bu kitap katı bir eğitim sistemiyle katı bir ebeveynliğe eleştiri niteliğinde.
Çocuklara ,gençlere bir şeyler dayanmaktan ziyade fikirlerini dinleyip onlara yol göstererek destekleyici olmak, onların ufuklarını epey aydınlatmakla birlikte tökezlediklerinde dahi arkalarında hissedecekleri destek onları adım adım ileriye götürecektir.
Ölü Ozanlar DerneğiN. H. Kleinbaum · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 201626,3bin okunma
Öğretim tekniği olarak başarılı ancak kalıpların dışına çıktığı için de herkesin gözüne batan bir figür çiziyor. Çocukların ilgisini çok güzel bir şekilde derse çekti. Kitabı benim gözümde kıymetli kılan öğrencilerin ve Bay Keating'in diyalogları ile Bay Keating'in düşünce yapısı. Öğrencilerine aşılamaya çalıştığı düşünce çok
iyiydi. Baskı ve dayatma hiçbir zaman başarının kapılarını açmamış, aksine trajik neticeleri beraberinde getirmiştir. Bu kitap bunu çok güzel bir şekilde yansıtıyor.
Sene 2010. HAYATIM yarıya kadar toprağa gömülmüş ağır bir kaya parçası. Kayanın üzerinde toz, toprak, pislikten başka hiçbir yaşam belirtisi yok. Arasıra rüzgar esiyor, rüzgar kayanın üzerinden ancak bir miktar tozu alıyor. Hiçbir yaşam belirtisi yok hayatımın üzerinde. Kafam ağırıyor, kafamın içi ağırıyor nefes alamıyorum. Girdiğim lüzumsuz
Hep içimden geçiririm, yeryüzünde ne kadar insan varsa o kadar da ilginç hikâye vardır, diye . Hayat sizin karşınıza iyi bir hekim çıkarmış. Ve siz de bunu değerlendirip taşınızı altüst etmişsiniz. Kendi durumunuzda bir şeylerin ters gittiğini , sizi rahatsız eden bir şeylerin varlığını fark etmeniz... Ve sonraki çabalarınız... "Yeni Hayat"ınız güzelliklere çıksın...
Orhan Pamuk'tan bir kitap okudum o da "Masumiyet Müzesi".
Bu farkındalık abidesi olmam beni öldürecek en sonunda :) iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim. 20-25 civarı kitabı var Orhan PAMUK'un benim de 5. falan. Külliyatını bitirmek istediğim bir yazar.