Büyümek bize yaramadı, birden hüzünlü
insanlar oluverdik diyor Halim. O hüznü bir tortu gibi taşıyor yıllarca yüreğinde. Radyo dinlerken Arif Hikmet Bey'in konağında yaşarken ablasıyla konuştuğu bütün mektuplarında Zekiye'yi çok sevdiğini söylerken de hep o ince hüznün omzuna koyuyor başını. Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin tortusudur diyor ama yine de sevmekten, yaşamaktan vazgeçmiyor.
yalnız bir hikaye
ve dik bir duruş
bulanık da olsa gelecek günleri, hiçbir zaman ona ait olmayacak bir yaşamı seçmiyor.
elini tutuyor sevdiğinin, elini tutunca üzüntüsü geçiyor Zekiye'nin. ''böyle olmak iyi, böyle el ele." diyor
biz de bu hikayede kendimize bir yer bulalım diye
anlatıyor belki birinin işine yarar diye, yaşanan bir hayat örnek olsun diye.
Selçuk Baran yine hep yaptığı gibi geldi, göğsümde bir tortu bıraktı ve gitti. Nasıl da biliyorum olacakları ama nasıl da huzursuzluk ve
yalnızlıkla dolu öykülerini okumaktan keyif alıyorum, altını çiziyorum tekrar tekrar okuyarak cümlelerinin.
ismini her gördüğümde içimin buruk bir özlemle
tutuşmasının bir sebebi olmalı, tekrar okumak istememin bütün eserlerini almak ama bir yandan da hemen tüketmek istemememin...
yine de ona olan sevgim çok derinlerde beni anlayan birisinin olduğunu bilmek gibi hissettiriyor.
ince, narin bir çiçek.