456 syf.
·
Not rated
İlk okumadan yıllar sonra tekrar Şibumi. Kitabı tekrardan uzun uzun yorumlamayacağım. Daha önce ki yorumuma ek olarak şunu söyleyebilirim Şibumi yalnızca bir macera kitabı olmanın çok ötesinde bir eser. Kitap hakkındaki bazı incelemeleri okumasam kaçıracağım pek çok nokta olacaktı. Japon kültürüne çok aşina olmadığım için önemli bazı noktaları
Şibumi
ŞibumiTrevanian · E Yayınları · 20228k okunma
112 syf.
·
Not rated
Warning! Spoil içerir..
Selaaam! İncelememe hoş geldiniz. :) Kitap incelemelerinde en keyif aldığım türlerden biri hiç şüphesiz, çocuk kitapları. 🏻🏻🏻 Okuması eğlenceli olduğu kadar onun hakkında düşüncelerimi ifade ediyor olmak da keza aynı. Kitabın adı "Bunun Adı Findel".. Ne acaba bu Findel diyorsanız, kitabın kapağına bakmanız yeterli. "Aaa ama
Bunun Adı Findel
Bunun Adı FindelAndrew Clements · Günışığı Kitaplığı · 20212,098 okunma
Reklam
Giuseppe Cambini, Beethoven’ın ilk iki senfonisi hakkında şunları yazıyordu:” Bir bakıyorsunuz haşmetli bir kartal gibi uçuyor; sonra ürkütücü patikalarda sürünüyor. Ruhunuzu tatlı bir melankoliyle delip geçtikten sonra hemen ardından barbarca akordlarla paramparça ediyor. Güvercinlerle timsahları bir arada barındırmaya çalışıyor.”
Beethoven’ın besteleme süreci hakkında bu kadar çok şey bilmemizin nedeni, kendine özgü besteleme tarzıdır (tasarlar, karalar, hesaplar, uydururdu). Ve bu sağırlığından çok önce başlamış kişisel bir özelliktir, bu şekilde çalışmamış olsaydı sağırlığı ilerledikten sonra beste yapmayı sürdüremezdi.
Sayfa kenarına aldığım not: Piyanoyu bir abaküse veya hesap makinasına benzetmek mümkün.
Rock müzisyenleri canlı olarak çalar, kendi müziğini yaratır ve müziğe kendi kimliklerini katarlar, kısacası, kendi alın yazılarını kendileri yazarlar. Pop müzisyenleri ise tersine, müzik endüstrisinin kuklalarıdır; bilerek ya da bilmeyerek popüler zevklerden çıkar sağlamakta ve başkaları tarafından bestelenen ya da düzenlenen müziği seslendirmektedirler, özgünlükten yoksun oldukları için müzisyenlik hiyerarşisinin sonunda yer alırlar. Başka bir deyişle müzisyenlik hiyerarşisi müziğin yaratıcılarını, yani yazarlarını, rolü sadece tekrarlamak olanların, başka bir deyişle icracıların üzerine yerleştirir.
Reklam
Müzik kendi kendine olan bir şey değil, bizim yaptığımız ve anlam verdiğimiz şeydir
Joanna Hodge’a göre, sanatın rolü önceden var olan bir dış gerçeği alıp yeniden üretmek yerine “gerçeklik duyumuzu oluşturan” yeni yöntemler sağlamaktır. Hodge şöyle devam eder “Dickens’ın sisi yaşayan bir oldu, Van Gogh’un da ayçiçeklerini görülür kıldığını öne sürmemizi mümkün kılar”. Başka bir deyişle Van Gogh’un tabloları sayesinde, genel dünyayı, özelde ayçiçeklerini daha farklı görebilmişizdir, yalnızca Van Gogh’tan önce bu görünüşü yakalamayı başaramamıştır. Öyleyse resmin asıl anlamı, duvarda asılı olan eşyada değil, onun harekete geçirdiği ya da oluşturduğu bakış açısında yatmaktadır. (Bu nedenle Hodge bunu “oluşturucu1 sanat görüşü olarak adlandırmaktadır.)
Batı portre notalaması, müziğin kağıt üzerine aşağıya yukarıya ve soldan sağa doğru “hareket ettiğini” gösterir. Ama aslında hareketi yapan nedir? Görünürde hiçbir şey; Roger Sruton’ın açıkladığı gibi, müziğin hareketinden söz ettiğimizde, onu hayali bir nesne olarak kabul etmekteyiz. Bestede geriye gidip iki bölümü yan yana karıştırırken de aynı şey geçerlidir: ne de olsa zamanı kağıt gibi katlayamazsınız, ilk pasajı sonrakiyle karşılaştırdığınızda müziği zamanın akışından çıkarır ve böylece de zamanın akışına bağlı bir deneyi hayali bir nesneye aktarmış olursunuz.
Pythagoras’a kadar giden ve müziğin kozmik uyumunun bir simgesi, makrokosmosun mikrokozmik temsilcisi olduğunu benimseyen fikir bugün artık saçma gibi görünse de orta çağ ve Rönesans boyunca yaşamıştı
51 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.