Yine muhteşem bir Livaneli klasiği. Kitabın son sayfalarını okurken sakin kalabilmek, tüm bu anlatılanları sindirebilmek bir hayli güç. Bir kadının dilinden anlatılması da kitabın bambaşka bir yönüne dikkat çekiyor. Felsefe, tarih, biraz sosyoloji, biraz feminizm derken öyle çok yönlü bir eser ki. Değil Türkiye' de, dünyada kadın olarak varolmanın ne kadar da güç olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bittiği için üzüldüğüm nadide kitaplardan biri oldu. Sanırım bu serüvenin bitmesi beni kaygılandırdığı için de kitabi bitirmem oldukça vaktimi aldı. Yakın tarihe göz atmak isteyen, insanı, kadını, devleti ve adaleti bir nebze de olsa anlamayı dileyen herkesin bu muhteşem romanla tanışması gerektiğini düşünüyorum. Livaneli dilinin sadeliği ve akıcılığı zaten fazlasıyla aşikâr. Bana çok şey katan bu kitap için ne söylesem az. Kesinlikle okunmalı ve okutulmalı!
Son olarak;
insanlığın en ağır hışmına uğramış olan aşkınız umarım ki ebediyette tekrardan vuku bulur Nadia ve Maximilian !