"Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım sevdalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan!"
-Nikos Kazancakis
Bir mutluluğu yaşarken onu kavramamız zordur; ancak o geçip de arkamıza baktığımız zaman , birdenbire biraz da hayranlıkla ne kadar mutlu olduğumuzu anlarız.
Ben de, senin güldüğüne gülüyorum, böylece de dünyada gülmenin sonu gelmiyor. Her insanın kendi deliliği vardır bana da öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.
"İnsanoğlu adaletin yükünü taşımıyacak kadar sefil, güçsüz; günah ona tatlı, Tanrı buyrukları ise ağır geliyor. Adalet, hiç kuşkusuz iyi bir şey, ama melekler için; insanoğlu çok sefil, bağışlanmaya ihtiyacı var..."
Bu kitap bir yaşam kılavuzu.
Geçmişin, kayıp giden zamanın, insanın temel yanılgılarını bir kez daha gözden geçirmesidir bu roman. Daha ilk sayfalarında vuruldum kitaba. Almanya’da büyük açlığın olduğu bir dönem. Para o kadar değersiz ki bir mektup pulu için on milyar Mark gerekiyor.
Anlatıcı savaşın ortasında, sefalet içindeyken baş karakterimiz
''İnsanların yürekleri serttir, taştandır,'' dedi içini çekerek. Ama Tanrı sizinle, korkmayın, sizi rahat bırakmayanlara her seferinde şöyle deyin: 'Bu dünyaya eziyet çekmek, öldürmek ve fethetmek için geliyoruz? Korkacak neyiniz var? Hiç. Kimden korkacaksınız? Kimseden. Niçin mi? Çünkü Tanrıyla gücünü birleştiren kişinin üç ayrıcalığı vardır: gücü yokken her şeye gücü yeter, şarap içmeden sarhoş olur, ve hayatı ölümsüzdür.''