Çok güzel yeşil bir taş buldum. Hemen çık gel.
Burada okuma kayıtlarına aldığım kitaplar dışından onlarca kitap okudum. Fakat Zorba hayatımda okuduğum en güzel eserler içerisinde kesinlikle ilk beşte yer alacak düzeyde mükemmel bir kitaptı. '' Bu kitap özellikle seçildi, haberin olsun'' cümlesiyle bir dosttan gelmesi kitabın anlamını şimdi daha da artırdı. Kitabın dili o
Nikos Kazancakis, 1883'te Girit'in Heraklion kentinde doğdu. Atina Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra hukuk doktorasını veren Kazancakis, felsefi açıdan ünlü düşünür Henri Bergson'dan etkilendi. Lenin Barış Ödülü'ne değer görüldü; 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü bir oy farkla kaybetti. Goethe ve Dante'nin
Okuyalı on seneden fazla olmuştur.
Ve halen aklımdan çıkmayan satırları var ve de bu satırları ilk okuduğum zaman nasıl etkilendiğimi, o bana yaşattığı hisleri bile hatırlıyorum.
Bu sitedeki okuma, alıntı ve inceleme sayısından da ne kadar özel bir kitap olduğu belli oluyor. Ben de bu eserle ilgili önüme çıkan bütün bu içerikleri okuyarak
Unutulmayacak kitaplardan biri daha...
"Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan."
Bazı cümleler vardır, kitabı okumanıza sebeptir; bazı cümleler vardır, daha o kitabı okumadan ezberinizdedir. Siz kitaba elinizi uzatmadan o söz size kollarını açmıştır.
Benim için
Merhaba,
Kazancakis’ten okuduğum en etkileyici kitap diyebilirim, daha önce birkaç kitabını okudum ama bana göre en iyisi bu. Rönesans ressamı El Greco’ya yazdığı mektuplardan oluşuyor, burada hayatını, seyahatlerini, düşüncelerini, farklı ülkelerdeki karşılaştığı yazarları ve daha birçok şeyi anlatmaktadır.
Kazancakis bu kitabında Tanrı’dan, İsa Mesih’ten, azizlerden ve keşişlerden sıkça bahseder. Doğduğu Girit adasından başlayarak çocukluğunu, gençliğini, ailesini, çevresindeki Hıristiyan ve Müslüman halkı, Türkleri, gözlemlediği ve yaşadığı olayları anlatıyor.
Gittiği farklı ülkelerde biraz kurgu biraz gerçekçilikle Buda’dan, Lenin’den, Bergson’dan, Nietzsche’den, Panait Istrati’den bahsediyor, Girit, Türkiye, Rusya, İtalya, Kudüs, Sina, Viyana, Berlin gibi farklı ülke ve şehirlerde yaşadığı olayları El Greco’ya mektuplar olarak anlatmaktadır.
Son olarak kitap otobiyografik bir kitap olduğundan büyük bir keyifle okudum. Kitabın sonunda Zorba ile tanışmaları anlatılıyor, bu kısım çok etkileyiciydi.
#elgrecoyamektuplar #nikoskazantzakis #canyayınları
Zorba, “Kırmızı, sarı, siyah yamalarla yamanmış, binlerce ekli ve yamaları kalın sicimlerle dikildiği için en büyük fırtınalarda bile yırtılmayan bazı gemi yelkenleri vardır. Benim kalbim de öyle işte! Binlerce delikli, binlerce yamalı, ama korkusuz.” sözleriyle hayatını özetleyen, tam bir canavar, kağıt faresi olmaktan ziyade santur çalan ve raks eden baş kahraman. Onun yanında okuyup yazan, hayatı yaşamadan anlamaya çalışan, iplerini bir türlü koparamayan Patron. Bu Patron; Homeros, Buda, Bergson, Nietzsche’nin yanında bir de Zorba’nın ruhunda izler bıraktığını baştan söylüyor. Ondan hayatı sevmeyi ve ölümden korkmamayı öğrendiğini anlatıyor.
Olaylar Girit’te yaşanırken Yunan-Türk etkileşimlerine de şahit oluyor, kitabın sonlarına doğru kendinizi İki Keklik türküsünü mırıldanırken buluyorsunuz. Keyifli okumalar.