Avuç, bir kum saatidir, hayat da onun içinden kaçıp kaybolur...
Sayfa 87 - Can YayınlarıKitabı okudu
Mutluydum; biliyordum bunu. Bir mutluluğu yaşarken onu kavramamız zordur; ancak o geçip de baktığımız zaman, birdenbire biraz da hayranlıkla, ne kadar mutlu olduğumuzu anlarız.
Sayfa 86 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Biz okumuşlar, havadaki sersem kuşlar gibiyiz.
Sayfa 83 - Can YayınlarıKitabı okudu
(...) bırak onları alışmış oldukları eski karanlıklarında.
Sayfa 83 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bilmiyordum. Neyin yıkılacağını iyi bilmekteydim ama, yıkıntılar üzerine neyin sıvanacağını bilmiyordum. "Bunu hiç kimse kesin olarak bilemez," diye düşünmekteydim, eski olan şey ele avuca sığar, sağlamdır, her an onu yaşar ve onunla savaşabiliriz. Gelecekteki şey daha doğmamıştır, tutulmaz haldedir, kaypaktır, düşlerin yaratıldığı malzemeden yapılmıştır, güçlü rüzgârların (aşk, olağanüstülük, talih ve Tanrı) çarptığı bir buluttur, seyrekleşir, sıklaşır, biçim değiştirir.
Sayfa 82 - Can YayınlarıKitabı okudu
Dünyaya özgürlüğün gelmesi için bu kadar cinayetler ve alçaklıklar mi gerekli yani? Çünkü, oturup sana işlediğimiz cinayetler- de yaptığımız alçaklıkları saysam tüylerin ürperir. Fakat sonuç ne oldu? Özgürlük! Tanrı yıldırımını atıp bizi yakacağına özgürlüğü veriyor? Hiçbir şey anlamıyorum!."
Reklam
Heyt bee!.. İnsanlar ne hale girdi... Tuuh, kahrolasıcalar! Vücutlarını bırakıp körelttiler ve yalnızca ağızlarıyla konuşuyorlar. Ama, ne söylesin ağız? Ağız ne söyleyebilir?
Hayır özgür değilsin," ... "Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar!"
Hayır o kuyuya düşmedik düşmemeliyiz
Evlendin mi hiç?" -"İnsan değil miyim ben? İnsan kördür; benden öncekilerin düştüğü çukura ben de yüzükoyun düştüm. Evlendim."
Ruhunu sıkı tut dostum, Dağılmasın!"
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.