"..sade olalım
sade olalım, ister bir banka gişesinde, ister bir ağacın altında.
bizim işimiz değil kırmızı gülün sırrını anlamak.
bizim işimiz belki de:
yüzmektir kırmızı gülün büyüsünde.
bilgeliğin arkasında çadır kuralım,
bir yaprağın çekiminde elimizi yıkayıp
sofraya oturalım,
sabah güneş doğarken doğalım,
heyecanları uçuralım,
uzayın, rengin, sesin, gülün penceresinin idrakinin yüzüne su serpelim
“varlık”ın iki hecesi arasına, gökyüzünü oturtalım,
ciğerlerimizi sonsuzlukla doldurup boşaltalım,
bilginin yükünü kırlangıcın omzundan alıp yere koyalım,
isimleri geri alalım buluttan, çınardan, sivrisinekten, yazdan.
yağmurun ıslak ayakları üstünde, sevginin zirvesine çıkalım.
insana, ışığa, bitkiye ve böceğe kapıları açalım
bizim işimiz belki de,
nilüfer çiçeği ve çağ arasında,
hakikatin şarkısının peşinde koşmaktır..."