İçimizdeki kaybolmuşlugun somutlaştıgi bir yer düşünün... Adsız ,sansız bir köy olsun orası.
Her şeyin kaybolmuşlugu öyle yoğunlaşsın ki ben kimim , neyim hatta var mıyım soruları karanlık kuyularca yankılansın dursun. Bu duyguların içinde bazen Muhtar olalım; muhtarlık odamızda tel tel uzayan sigara dumanlarımızla kara kara düşünelim bazen de bekçi olalım; hem evlat acısı çöreklensin içimize hem de hiçbir şey yapamayişımızın üzüntüsü .Bazen Cennet'in oğlu olalım; aklın İnce çizgisini geçip özgürlüğü, ilginç sorularla insanların kafasını karıştırarak onların yüzlerinde oluşan şaşkınlıkla perçinleyelim Ama asıl yazar olalım bunca hayal gücüne böyle bir yoklukla harmanlamanın tadına varalım .
.
.
.
Ne kadar küçük gölgeleriz bu gerçek dediğimiz dünyada. Zihnin muazzam kıvrımlarında sürüp giden, sürüp gitmesi olası ya da imkansız olan bir sürü hikayenin bu dünyadaki minik gölgeleri... .