"Şiddet-i şefkat ve rikkatten (acımaktan), bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber mânevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçârelere gelen felaketler, heläketler, sefaletler, açlıklar, şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o
Yağmur damlasını inci yapan Cenab-ı Hak, Benim gözyaşlarımı kabul edebilir.
"Eğer şükreder ve îman ederseniz Allah size neden azâb etsin?"
Nisa sûresi: 147. Ayet
Dininde koruduğunu ise
“Siz şükreder ve iman ederseniz Allah size azap edip de ne yapacak? O şükredeni mükâfatlandıran ve her şeyi bilendir” (Nisa, 147) buyruğu ifade eder.
Allah’ın verdiği sağlık ve her türlü nimetlerine karşı şükür, üzerimize bir vecîbe olduğu gibi vücudumuzdaki uzuvların şükrünü yerine getirmemiz de bir vecîbedir. Sağlık ve nimetlerin şükrü tam iman, ibadet, itaat, nefsin tezkiyesi ve infaktır. Uzuvların şükrü de onlarla başkalarına zarar vermemek, onları haram ve günaha sebep olan yerlerde kullanmamaktır. Çünkü kalp,göz,kulak,dil,ayak,mide vb. bütün uzuvlardan Allah’a karşı sorumluyuz. Bunları Allah rızasına uygun olarak kullanmazsak sorumlu tutulur,cehennem azabını hak etmiş oluruz.
Şükrün karşılığında bol nimet ve mükafat, nankörlüğün karşılığında da azap vardır.
Şükür eder, iman ederseniz Allah sizi niye gazaba uğratsın? Halbuki Allah şükür edenlerin mükafatını verici (onların ne yaptıkları) hakkıyla bilicidir.
(Nisa Suresi, 147)
“Şükrettiğiniz ve iman da ettiğiniz zaman, Allah size neden azab etsin? Allah şükredenlerin mükâfatını fazlasıyla veren ve her şeyi bilendir.”
|Nisa, 147|