Ne olurdu kokununda fotoğrafı olsaydı
sesin fotoğrafı. Boşluğun fotoğrafı.
Parmak uçlarındaki karıncanın
ruhtaki üşümenin…
Ölüm kimseyi bu kadar yalnız bırakmazdı.
Heceleme beni artık Allah’ım
Bırak okunaksız kalayım
Kaderimin hepsi pek iyi olmasın varsın
Bak, ömrüm eriyor işte
Çocukluk fotoğrafımdaki kardan adam gibi yanı başımda
Bak, ilkokul talebesi kalbimden
Yine karne parası istiyorlar
Bir gecekonduda oturuyor kalbim oysa
Yağmur yağdıkça
Bir gecekondunun damı gibi içine doğru ağlıyor
İyilik, korku içinde yaşar mı hiç? Haysiyet yarasının merhemi var mıdır? Yüzü yere düşen insan evlere nasıl sığar?
Şimdi neden acı verir eski mutluluğumuz?
kan pıhtısı bir arzuyla güzelliğe bakmak nasıl bir yaşama cezasıdır?
Sonsuzluk, Şehrazat, ölümden sonra mı başlar, yaşayalım diye bize verilen şu hayat mıdır?
Ömür Hanım…
Gelmiyorsun, gitmiyorsun
Sesin yok,yüzün yok
Canımın ilmekleri arasında bir ishak kuşu
Sabahlar, çiy düşmüş uykusuzluk
Akşamlar, gözyaşı lambalarından bir sokak.
Uzağın yok, yakının yok
Bir senden yapılmış odalarda
seni seviyorum.
Ey sözüme merhametler bağışlayan kadın
hatıran bütün pencerelerin baktığı yol
hatıran insan olmanın sonsuz harfleri.
Dünya bitti, diyecek bir gün zamanın sahibi
Gövdem bir yaşama acısı, geleceğim yanına
Taşa, toprağa, ota, böceğe
karışa dönüşe yeniden başlayacağız hayata.