Nuvanza sadece bakışlarımız karşılaştığında,
iki kor parçası gibi yanan gözlerimi bilirdi,
kızaran yüzümü bilirdi,
rüzgarda yaprak gibi titreyen ince bedenimi bilirdi.
krallar kılıçlarının gölgesi halkın üzerinden eksilmesin ister.
krallar şöyle düşünür:
nasıl olur da tahtta daha çok kalırız.
nasıl olur da daha çok ülkeyi istila ederiz.
en iyisi, en adili bile böyle düşünür.
çünkü böyle düşünmezse kral olamaz.
böyle düşünmek kral olmanın şanındandır.
....
nasıl olur da daha çok toprak ele geçiririz,
nasıl olur da daha çok köle, daha çok vergi toplarız.
gözüm görüntüsünü, kulağım sesini,
burnum kokusunu arıyordu.
ama onu görünce, bir çekingenlik geliyordu üstüme.
kaçıp bir kuytuya sığınıyordum.
bir kuytuya sığınıp doya doya onu seyrediyordum.
işte o anda gördüm Nuvanza'yı,
işte o anda gördüm Nuvanza'nın gülümseyişini.
o gülümseyil beni benden aldı,
beni incir ağacından indirdi.
beni aldı, beni genç kız yaptı.
beni çocukluğumdan kurtardı,
bana kadın olacağımı müjdeledi.
ama benim sevgim o kadar büyüktü ki, ben onu yine istedim.
o benden habersizdi.
o benim sevgimden habersizdi.
ama biliyordum;
beni görecekti,
beni sevecekti,
beni isteyecekti.