İnsan hep kendiyle kavga eder de, zanneder ki, karşıdakiyle kavga ediyorum.
İnsan iki kökten gelir. Biri nisyandır, unutmak demektir, diğeri ünstür yakın olan demektir. İnsan Allah'a yakın doğar, dünya işlerine daldıkça unutur.
Kendinden, bedeninden vazgeçtiğinde, nisyan makamından geçip hiçlik makamında dünyayı unutacaksın, Allah'a yakın olacaksın.
Evzáî, Zühri'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"İlmi, sadece nisyan (unutmak) ve müzakereyi terk etmek yok eder. "
Zehebi, Siyeru A'lami'n-Nübelä, V, 337.
Babam, ilk olarak "baba" dediğimi iddia ediyor. Oysa ben "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" dedim. Ama içimden. Ebeveynlerin her şeyi bilmesi gerekmez.
Belki de insanın, yani her insanın kendisi olmaya mahkum olduğuna, hiç kimseyi düzeltecek sihirli bir değnek bulunmadığı gibi bozacak bir kötü arkadaşlık da bulunmadığına inanıyordu.
İlk romanı Permafrost’la ülkesinin son yıllarda en çok konuşulan yazarlarından biri olan Katalan yazar ve şair Eva Baltasar ile selamlıyorum sizi.
“İsyan ve nisyan” ı zarafetle buluşturan metin …
Permafrost
Permafrost…
Sürekli olarak donmuş halde bulunan toprak ve/veya kayaçlardan müteşekkil zemini ifade etmek için kullanılan bir terim. İlk kez 1947 yılında S.W. Muller tarafından ortaya atılmış bir terim üstelik.
Tıpkı ruhumuzun derinliklerinde donmuş halde var olan ve ne vakit eriyerek ortaya çıkacağı belli olmayan kimi duyum ve duygularımız gibi…
Tıpkı romanın anlatıcısı olan kadını mecazi olarak sarmalayan bir katman gibi…
Hiçbir yere uyum sağlayamayan, yaşadığı kişisel krizleri cinsellik, edebiyat ve sanatla savmaya çalışan bu kahraman, ailesindeki kadınların yol açtığı travmaları sevgili olduğu kadınlarla yatıştırmaya çalışıyor.
Peki, onu sarmalayan bu donmuş katman tahayyül edilen kadar sert mi?
Yoksa yaşanılan onca duygu ve ilişkiden, arayışında olduğu duygusal eksiklikten mütevellit çok daha mı kırılgan?
gizemli bir buz katmanının altında hassas ve tutkulu bir varoluş sorgulaması.
PermafrostEva Baltasar · Can Yayınları · 202418 okunma
Uhud Savaşı…
Ve savaşın en kızgın anı,
Bedir’den sonra ikinci bir mağlubiyeti tadan müşrikler,
Gerisin geri kaçmakta idiler.
Fakat bu henüz kesin bir zafer değildi;
Dönemeyecekleri bir noktaya dek,
Müşriklerin takibi, savaşın gereğiydi.
Müslümanlar bir an bunu unuttular,
Ganimet toplamaya koyuldular,
Ve Ayneyn tepesindeki okçular,
Ne olursa olsun
hatırlamak seçerek unutmaktır. bu yüzden hatırlamakla unutmayı kardeş kavramlar gibi düşünürüm. toplumsal bellekle ilgili belki de en veciz söz bizden çıkmış: ''hafıza-i beşer nisyan ile maluldür!''
ercan kesal - hekimlik sanatları