Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Bazen inatla, sevmek ve sevilmek isteriz. Hatta o kadar çok isteriz ki her karşımıza çıkanı sevdiğimizi ve her karşımıza çıkan tarafından sevildiğimizi zannederiz. Oysa farkında olmamız gereken bir şey vardır. İçimiz, "zannettiklerimiz" yüzünden koca bir düş kırıklığı çöplüğüne dönüşmüştür ve o çöplükten çıkmayı başarabilmek için ise
Çıkmış bir paragraf sorusu
"İstanbul'da karaların görünümü çabuk değişiyor. Hiç umulmadık bir anda bir yerden apartman yükseliyor, ötelerden bir gökdelen... Yollar yön değiştiriyor, tepelere doğru gecekondu grupları yoğunlaşıyor bir kentsel egzama gibi. Öte yandan, denizler hiç değişmez zannederdik; ama yanıldığımızı zamanla anladık. İstanbul'un hiç kirlenmez dediğimiz denizi de bundan yirmi yıl önceki deniz değil artık. Eskiden sandalın başından eğilip baktığınızda dibi görünürdü denizin. Güneş ışınlarının dipteki kumlara dek ulaştığını, kumları açık sarı bir renge, yosunu sağlıklı bir yeşile, bir kaya parçasını unutulmaz bir kurşuniye boyadığını, bir karagöz sürüsünü ışıltı ve parıltıya boğduğunu görebilirdiniz. Deniz dibi ressamları has boyalar, temiz fırçalarla işe koyulurdu bundan yirmi yıl öncesinin denizini boyarken..." Bu paragrafı okurken Ali Hikmet Kormaz'ın Paris Düşerken Ben Küçüktüm adlı şiir kitabındaki birkaç satır aklıma geldi: Yeşil alanlar, toprak ölüyor!... Deniz ölüyor, deniz ölüyor!... #80641805 İnsanlar bir gün gerçekten doğa ile iç içe yaşamayı öğrenecek ama o gün iş işten geçmiş olacak diye korkuyorum. Evet, korkuyorum. Çünkü geleceği, geleceğimizi yok ediyoruz!!!