Senin bu alışılmış açıklamalarında doğru bulduğum
tek nokta, birbirimize yabancılaşmamız konusunda senin tümüyle suçsuz olduğuna benim de inanıyor olmam.
Ama tıpkı senin gibi, ben de tümüyle suçsuzum
"𝘐̇𝘯𝘴𝘢𝘯𝘭𝘢𝘳 𝘬𝘢𝘩𝘳𝘢𝘮𝘢𝘯𝘭𝘢𝘳𝘥𝘢𝘯 𝘬𝘰𝘳𝘬𝘮𝘢𝘻... 𝘈𝘮𝘢 𝘤𝘢𝘯𝘢𝘷𝘢𝘳𝘭𝘢𝘳 𝘬𝘰𝘳𝘬𝘢𝘳."
10/10
Kitabın son 100 sayfasını ağzım açık okudum resmen. Kurgu kaldığı yerden devam ediyor ve ben genel olarak tüm olayların birinci kitapta açıklandığını sanmıştım ama birinci kitaptaki olaylar aslında bu kitaba göre basit kaldı? Yani birinci kitapta hiç görmediğimiz fantastik olaylar vardı bunun üzerine yazar daha fazla ekleme yapamaz demiştim ama bu kitapta yaşananlarla nasıl yanıldığımı gördüm.
Birinci kitaptaki ilişkiler bu kitapta tamamen farklıydı.
Joan'a son sayfalarda o kadar kızdım ki sonra hop yeni bir bilgi öğrendim. Joan'a üzüldüm. Kitabın başlarında Aarondan cidden hoşlanmadım sonra bir baktım ona da yine ısındım. Nick mi? Ben ona hep aşığım
Kitap çokk çokk iyiydi. Hoşlanmadığım tek bir nokta vardı. O da Aaron mu Nick mi yanıtının hala kitapta verilmemesi. Lütfen artık Nick densin
Yazarın kalemi, dili ve kitabı kurgulayışı çok iyi. Hiç kullanılmayan ögeleri kullanması yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
Her yaş grubuna öneririm
Anlayamadığım nokta şu: Fransızlık, Almanlık, İspanyolluk, Yunanlılık, Ermenilik kimseyi rahatsız etmiyor ama Türklük...Aman sakın. Bilimsel olarak sakıncalı!
Kalpsiz - Elsie Silver
Chestnut Springs serisinin 2. kitabını da bitirdim. İlk kitabı sevmemiştim ama bu kitap ilk kitaba göre daha iyi yazılmıştı..
İlk kitapta Cade Eaton'u oldukça sevmiş ve merak etmiştim. Kendisi oldukça huysuz olsa da en sorumlu bekar babalardan biriydi. Oğlu için bir bakıcı bulması gerekiyor ve bu nokta da kardeşinin eski Summer devreye girerek en yakın arkadaşını öneriyor. Ve böylelikle Willa da hikayemize girmiş oluyor.
Cade'i okumak oldukça keyifliydi. Luke ile olan ilişkisi babalığı, ailesine olan sorumluluğu gerçekten hayran olmamak elde değildi. Ama Willayi sevdim mi emin değilim. Luke ile olan sahneleri eğlenceli olsa da keşke yaşı bir tık daha büyük olsaydı diye düşünmeden edemedim. Yaş farkı beni çok rahatsız etmedi çünkü belli olmuyordu ama yine de daha Cade'i yaşına uygun biri olsaydı mutlu olurdum.
Yazarlar artık kadın karakterleri cesur ve cüretkar yazalım da komik olsun diyorlar ama pek beceremiyorlar açıkçası. Yani daha tanımadığın evinde çalışmaya başladığın birine sürekli cinsel imalarda cinsel şakalar yapmak komik değil.
Willa kötü bir karakter değildi kesinlikle. Luke ile ilişkileri çok güzel ilerledi tam bir anne oğul oldular. Cade ile de güzel bir ilişkileri oldu ama cinsel imaları çok fazlaydı ve çok fazla gözüme battı. Onun dışında keyifliydi.
KalpsizElsie Silver · Nemesis Kitap · 2023368 okunma
Başarısızlığı yorumlamada üçüncü önemli nokta, sadece bir noktada mı yoksa her alanda mı başarısız olduğumuzu düşündüğümüzdür. Bir işte başarısız olunca kendimize sorarız: "Sadece bu işte/durumda mı başarısızım, yoksa her işte mi başarısızım?"
Başarısız olunan durumun ne kadar 'genellendiği' çok önemlidir. İnsanlar başarısızlıklarını çok büyütürse başarıdan gözleri korkabilir. Attığınız top basket olmadıysa, bu başarısızlığınızı nasıl yorumlayabilirsiniz?
Küçükten büyüğe doğru abartılı yorumlama şekilleri:
"Bu atışım kötüydü",
"Bugün iyi oynayamıyorum",
"Basketbolda iyi değilim",
"Hayatta hiçbir şeyde iyi değilim",
"Ben aslında aptalın biriyim",
"Ben bu dünyada fazlalık biriyim".
Bir durumda başarısız oldunuz diye onu genelleyip başarısızlığı, kaybeden olmayı bir kimlik olarak benimserseniz bu, kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşebilir.
İkinci önemli nokta, başarısız olduğumuz işi sadece kendimizin mi yoksa herkesin mi yapamadığıdır. Bir işte başarısız olunca hemen kendimize sorarız: "Bunu sadece ben mi başaramıyorum, yoksa herkes mi yapamıyor?"
Araştırma sonuçlarına göre, kişi eğer başarısız olduğu şeyi sadece kendisinin başaramadığını düşünüyorsa özgüvenini kaybedip derin bunalıma girebiliyorken, başkalarının da yapamadığını gördüğünde kendisine olan saygısını ve güvenini koruyabilmektedir. Herkesin kaldığı bir matematik sınavında kalan üzülse de kendini aşağılanmış hissetmez.
Öğrenilmiş çaresizlik araştırmacılarına göre, çocuğu kanser olan bir baba onu iyileştirmek için her yolu dener ama sonunda çocuğu iyileşemez ve ölür. Bu baba üzülür ama özsaygısını kaybetmez, çünkü kansere kimse çare bulamamıştır. Bu tür çaresizliklere evrensel çaresizlik denmektedir. Hiç kimsenin yapamadığı bir şeyi başaramamış olmak evrensel çaresizlik halidir ve insanın
özgüvenine olumsuz etkisi daha düşüktür.
Başka insanların yapabildiğini yapamamış olmak kişisel çaresizliktir ve insanın kendisine olan saygısını ve özgüvenini kaybetmesine, depresyona girmesine neden olur.
'Evde kalmak' neden kötüdür? Başkaları evlenebildiği için!
Başımıza gelen başarısızlığı yorumlarken birinci önemli nokta, bu durumun geçici mi, yoksa kalıcı mı olduğunu düşündüğümüzdür.
Kendimize sorarız: "Her zaman mı yapamam, yoksa bu defalık mı yapamadım"
Araştırma bulgularına göre, kişi başarısızlığını ya da engellenmişliğini geçici olarak görüyorsa, kalıcı olarak görenlere göre daha az olumsuz etkilenmektedir. "Bu defa yapamadım ama geçmişte yapmıştım, gelecekte daha iyisini yapabilirim," demek doğrudur. Bir atış basket olmadıysa, "Bu atışta anlık psikolojim nedeniyle başarısız oldum, bir sonraki denememde yaparım,"
diye düşünmek kişiyi öğrenilmiş çaresizlikten korur. "Ben hep kötü basket atarım zaten," ise öğrenilmiş çaresizliğe kesilmiş bilettir. Depresyona yatkın kişiler, başarısızlığın sürekli olduğunu düşünürler.
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter..
Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter..
Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter...
Ebû Hüreyre radıyallahu anhtan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurdu dediği rivayet edilmiştir: Kim ki, Allah kendisine mal verir de o malın zekâtını vermezse, kıyamet gününde zekâtı verilmeyen mal, sahibi için gayetle semnak erkek bir yılan suretine konulur. Bunun iki gözü üstünde (nişăne-i vahşet olarak) iki nokta vardır. Bu azgın yılan kıyamet gününde mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan (ağzı ile) sahibinin çenesini (ki tarafından yakalar. Sonra, "Ben senin (dünyada çok sevdiğin) malınım, ben senin hazinenim" der. (yine Ebû Hüreyre demiştir ki): Bundan sonra Resûl-i Ekrem, şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu: "Sevgili habibim! Allah hazine-i kereminden kendilerine ihsan buyurulan servetle düşkünlere muâvenetten kaçan bahiller zannetmesinler ki, bu hareketleri kendileri için hayırdır. Belki en büyük bir şerdir (bir vebaldir). Yarın mahşerde bunların bu servetleri bo- yunlarına låle gibi takılarak teşhir edilirler)." (B1403 Buhari, Zekât, 3.)