Explorateur

Sokrates'in asıl idam nedeni burada saklı ve muhteşem bir anlatım...
"Bir zamanlar gençken, birçok kimse gibi düşünüyordum: Aklımda, kendimin efendisi olur olmaz politikaya yönelmek vardı. Gelgelelim bu kararıma, kamusal hayattaki şu deneyim engel oluşturdu: O zamanki anayasamız (düzenimiz) geniş bir çevrede değersiz, hor görülmekteydi ve sonunda çöktü. Yeni anayasanın (düzenin) tepesinde 51 erkek vardı...
Reklam

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer birini seviyorsam herkesi seviyorumdur; dünyayı, yaşamayı seviyorumdur. Eğer bir kişiye "seni seviyorum" diyebiliyorsam, "sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum" da diyebilmeliyim.
Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek 'sevgisi'ne inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz 'etken ilgi'dir.
Reklam
Birisini sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevgi yalnızca duygudan oluşsaydı birbirini ölünceye dek sevmek için söz vermek gerekmezdi. Duygular gelip geçicidir. Eyleme yargı ve karar karışmamışsa duygunun ölünceye dek süreceğini nasıl bilebiliriz.
Dinsel duyuş ve düşünüşü yansıtan etkinlik alanı bütün insanların her zaman bu özel anlam ve önemi yükledikleri alan olmuş ve bütün sanat içinde küçücük bir yer kapsayan bu alanı sözcüğün en dolgun anlamıyla sanat olarak adlandırmış insanlar. Antik çağda sanata böyle bakılmış örneğin: Sokratesler, Platonlar, Aristotelesler böyle bakmışlar; Yahudi peygamberler, ilk Hıristiyanlar böyle bakmışlar; Muhammed'i izleyenlerin de sanattan anladıkları daha farklı olmamış; günümüzün dindarlarının da sanata bakışları yine böyle.
Sayfa 52
... duyguyu başkalarına aktarıp onların da aynı şekilde yaşamalarını sağlamak... Sanat denilen şey budur işte. Bir insanın, yaşadığı bir duyguyu, belirli dışsal işaretlerle ve bilinçli olarak başkalarına yansıtması ve o başkalarının da aynı duyguyu yaşamalarından ibaret insani bir etkinliktir sanat.
Sayfa 50
Yani yaratıcının duygusu izleyiciye, dinleyiciye geçtiği anda sanatla karşı karşıyayız demektir.
Güçlü-zayıf, önemli-önemsiz, değerli-değersiz, yüce ya da bayağı... Nasıl olursa olsun, okuyana, izleyene, dinleyene geçebilen her duygu sanata konu olmuş demektir.
Reklam
Sanat, yaşadığı bir duyguyu karşısındakilere geçirmek isteyen birinin bu duyguyu kendinde yeniden üretmesi ve belirli dış işaretlerle onu ifade etmesiyle başlar
İnsandaki "Hayvansal aşk"...
Kelimenin tam anlamıyla tensel aşk yani sadece dış bir görüntüden doğan üreme arzusu ve bunun gibi zihnin özgür kararıyla değil de başka bir nedenden doğan her tür aşk kolayca nefrete dönüşür, tabii bu aşk bir tür delilik değilse (ki böyle bir aşk çok daha kötüdür.) Böylece ahenkle değil de ahenksizlikle beslenir.
Sayfa 411
"Biz aşıkların umudu da bir olsun, korkusu da Taş kalplidir başkasının veda ettiğini seven" Ovidius, Amores
Sayfa 242
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.