Ötelere yuvarlanıyorum,
Ve her acı günün birinde
Dönüşecek şehvetin dikenine.
Az zaman kaldı,
Sonra kurtulacağım
Ve sarhoş, uzanacağım
Aşkın kucağına.
Sonsuz yaşam
Dalgalanıyor içinde tüm gücüyle,
Yukarıdan aşağılara bakıyorum,
Oralardaki sana.
O tepede,
Sönüp gitmekte parıltın-
Bir gölge taşımakta,
Serinlik veren çelengi.
Ah! Tüket beni ey sevgili,
Sonuna kadar tüket ki.
Uykuya dalayım
Ve sevebileyim.
Hissediyorum ölümün
Gençleştirici akışını, kanım
Merheme ve uzama dönüşmekte-
Yaşıyorum gündüz vakitlerinde
İnanç ve cesaretle
Geceleri ise
Kutsal ateşte ölüyorum.
çünkü hem sana, hem de kendime aidim - sen, geceyi benim için yaşam ilan ettin - beni insan kıldın - ruhun ateşiyle kavur bedenimi, kavur ki, daha yüce bir düzlemde, daha bir içten seninle kaynaşayım ve ondan sonra gerdek gecesi, sonsuzluğa açılsın.
Şimdi ben, o kutsal, dile getirilmesi olanaksız, gizemli geceye dönüyorum. Dünya uzaklarda - derin bir mezara indirilmiş -, yeri, bir çöl gibi ve yapayalnız.
Onun boynuna sarılıp yeni yaşam için haz dolu gözyaşları döktüm. Bu, sendeki tek rüyaydı. Uçup gitti, ama geride yansıması olarak gecenin göğüne ve onun güneşine, sevgiliye olan o sonsuz ve sarsılmaz inanç kaldı.