Bu kitabı okudum mu okudum. İlk elime aldığımda dilinden dolayı bıraktım gerçi ama küçük hikayecikleri hatırına yeniden döndüm. Bir de arkadaşın "çok okunuyor, beğeniliyor bu kitap" vurgusu itici güç olmuş olabilir. Yazarı tanımıyorum diğer kitaplarını da bilmiyorum ama etrafında bir hale oluştuğu kesin. Kitap alıntıları aforizma gibi ortalıkta dolaşıyor ama yazar ve kitabı hakkında derli toplu bir değerlendirme de çok fazla yapılamamış gibi. Her ne kadar postmodern diye bir kategorilendirme yapıp etiketlendirmemek gerektiği üzerine bir yazı okumuş olsam da benim modernizm içinde terbiye olmuş zavallı ruhum bu metni kabul etmiyor. Bünye meselesi. Mesela Uzun İhsan Efendi'den çok kitabın ilk başında asıl kahraman olacakmış gibi duran ama sadece tanıtılmakla yetinilen Arap İhsan'ın hikayesini okumak benim daha çok hoşuma giderdi. Dili, kurgusu, anlatım biçimi oyuncaklı, albenili olabilir ama kitaptan geriye kalan yine o eski idealist yol gösterme, düşünme, var olma biçimleri... Babadan oğula, okurdan yazara aktarılan bu bilme, okuma, yaşama biçimleri bırakınız bu kitabın sayfaları arasında kalsın. Dünya neden bir masal, neden bir düş olsun ki...