Çocukluğumla ilgili hatırladığım en güzel şeylerden biri de kitap okuduğum zamanlardı. Sadece kendi aldığım çocuk kitaplarını değil, sınıf kütüphanesindeki çocuklar için kısaltılmış klasik kitapları da okurdum. Onlardan biri de Jane Eyre idi. Hatırlıyorum da okuduğum kitabın bir kısmı kopmuştu ve çok fazla olay vardı. O gün kitap aklımda bir yer edindi ve seneler sonra fuarda karşılaştığımda onu almaya karar verdim.
Sonuçta beklediğimden, hatırladığımdan çok daha iyi bir kitap okumuş oldum ve aradan seneler geçmiş olmasına rağmen bazı olayları nasıl unutmadığıma şaşırdım.
19. yüzyıl İngiltere'sinde geçen bu eserde, birinci ağızdan Jane Eyre öyküsünü anlatıyor sevgili okuyucularına. Onu bir türlü sevemeyen yengesi Mrs. Reed'in evinde gördüğü haksızlıklardan; soğuk ve katı Lowood okulunda edindiği disiplinden, kazandığı ve kaybettiği dostlarından tutun da en samimi ve temiz duygularla sevdiği Mr. Rochester'a kadar hayatının bütün detaylarını, bir karakter olarak nasıl geliştiğini okuyoruz. Jane Eyre'in benim için en önemli özelliği yaşadığı haksızlıklara şikayet edip hakkını savunan bir karakter olmasına rağmen bunu yaparken asla rahatsız edici bir insan olmamısı. Onu tanıyan insanlar onu sevmese bile onun kendisine ve ilkelerine olan güvenine ve dik duruşuna saygı duymak zorunda hisseder.
Kitap her ne kadar bazen fazla romantizme kaçsa da okumaya ve tartışmaya kesinlikle değer. Bana çocukluğum güzel anılarını tekrar yaşatan bu kitabı herkese öneririm. Çünkü herkes Jane Eyre'ı tanımalı, onun hislerini ve düşüncelerini dinlemek için bir yer açmalı hayatına.