Numan

Sabitlenmiş gönderi
Hafız efendi, onu ciddi bir yüzle dinledikten sonra: “Oğlum” dedi, “biz senin çağlarını geçirdik. İnsan bir kere öğrenmeye başladı mı, artık peşini bırakmamalı. Araya azıcık soğukluk girdi mi bu ilim dedikleri namert, adamı ürkütür. Hayat ile fazla ünsiyetI muayyen bir yaştan sonra insanları çok şey öğrenmekten, yani usulü dairesinde öğrenmekten uzaklaştırıyor. Bundan sonra boşuna kendini yorma... Hayatına başka bir yol seç, bir bankaya filan girmeye bak, gençsin, muvaffak olursun...
Reklam
Bu mitleri eleştirenlerden biri de i.ö. 570'te doğan filozof Ksenofanes'tir. Ksenofanes, "insanlar, tanrıları kendileri ne bakarak yarattı." diyordu. "Ölümlüler, tanrıların da kendileri gibi doğduklarına, benzer giysileri, sesleri ve biçimleri olduğuna inandılar." Siyahların tanrıları siyah ve basık burunlu, Trakyalılarınki ise mavi gözlü ve sarı saçlıdır. Eğer öküzler, atlar ve aslanlar da resim yapabilselerdi, atlar at, öküzler öküz benzeri tanrı resimleri çizer ve kendilerine benzeyen biçimlerde heykeller yaparlardı.
Eski çağlarda kuzeyde en önemli dinsel eylem kurban kesmekti. Bir tanrıya kurban kesmek onun gücünü artırmak anlamına geliyordu. Örneğin insanlar kaos güçlerini yenebilmek için gerekli kuvveti sağlamak üzere tanrılara kurban kesmek zorundaydılar. Kurban genellikle bir hayvan olurdu. Büyük olasılıkla Tor'a tekeler kurban edilirdi. Odin'e ise bazen insanlar da kurban edilirdi.

Reader Follow Recommendations

See All
Çocuk değildi artık, ama tam bir yetişkin de sayılmazdı.
Farklı nedenlerle insanlar günlük hayata öylesine bağlanırlar ki, hayata hayret etme duygularını bastırırlar.
Reklam
Bütün bu felsefi sorular bütün insanları ilgilendirir ancak herkes filozof olmaz.
Görünen o ki, çocukluğumuz sırasında dünyaya hayret etme yeteneğimizi kaybediyoruz. Ama bu sırada çok önemli bir şeyi de kaybetmiş oluyoruz. Filozofların tekrar hayata kazandırmak istedikleri şey de budur işte. Derinlerimizde bir yerde bir şey bize hayatın büyük bir sır olduğu söyler.
iki bin yıl önce yaşamış eski Yunan filozoflarından biri felsefenin insanların hayretiyle ortaya çıktığına inanmıştı. insana yaşamak öylesine tuhaf gelir ki felsefi sorular da kendiliğinden oluşur, diye düşünüyordu.
Başka insanların ne düşündüklerini okumak, hayat ve dünya hakkındaki kendi görüşümüzü oluşturmakta bize yardımcı olur.
Felsefeye yaklaşmanın en iyi yolu felsefi sorular sormaktır...
Reklam
Tabii ki bütün insanlar yemek yemelidir. Ayrıca sevilmeye ve ilgi görmeye ihtiyaçları vardır. Ama bütün insanların ihtiyacı olan bir şey daha vardır: Kim olduğumuzu ve neden yaşadığımızı bilmek.
Tanrı'nın uzayı yaratmış olduğunu kabul edebilirdi, ama ya Tanrı'nın kendisi ne olacaktı? Kendi kendini boşluktan ve hiçlikten mi yaratmıştı? Yine Sofie'nin içinden bir şey karşı çıktı buna. Tanrı her şeyi yaratabilirdi, ama yaratıcı bir "kendi" olmadan önce kendini yaratamazdı ya! Öyleyse tek bir ihtimal vardı: Tanrı hep var olmuştu.
İnsan öleceğini fark etmiyorsa, varoluşunu da yaşayamaz, diye düşündü. Ve bir yandan yaşamın ne kadar harika olduğunu düşünmeden de, ölmek zorunda olduğumuzu düşünmek imkansız.
Ama insanın nasıl göründüğü, doğumuna mı bağlıydı gerçekten? Kim olduğunu bilememesi komik değil miydi? Ya kendi görünüşünü belirleyememek biraz fazla kaçmıyor muydu? Sanki beşiğinde gelip bulmuştu bu görünüş onu. Arkadaşlarını seçebilirdi belki, ama kendisini seçmemişti. Hatta insan olmaya bile karar vermiş değildi.
Numan

Numan

, started reading a book
Sofie'nin Dünyası
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder
8.6/10 · 36.9k reads
418 syf.
·
Not rated
·
Read in 15 days
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi
Beyoğlu'nun En Güzel AbisiAhmet Ümit
8.3/10 · 35.9k reads
297 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.