45.Durak; Son durak, her anlamda.
Akasya arkasında bıraktığı her şehirde kendinden de parçalar bırakıyordu. Her şehir ondan bir şeyler eksiltiyor, sırtına bir yük daha bırakıyordu. Ama o bunlara rağmen her doğum gününde arkasına bakmadan gitmekten hiç vazgeçmedi. Akasya, bencildi. Bir gün yolu Ankara'ya düştü, bu sefer şehri Ankara için terk etti. Yolda gördüğü gökyüzü saçlı adamı takip ederken farkında mıydı kaçtığı geçmişin ellerine düşeceğinin? Yekta ona 45.durakta yaşamayı öğretecekti...
O kadar güzeldi ki, hangi kelimeyle anlatsam eksik kalır gibi. Kurgu beni öyle içine çekti ki akıp giderken hiç bitmesin istedim. Alıntıları, olayların işlenişi hepsi mükemmeldi. Ama en çok Yekta Emir Ilgaz... Yaralı, merhametli, vicdanlı o güzel adam, bu kitaba bu kadar bağlanmamın bir sebebi de sensin. Kitapta Akasya'nın bencilliklerini ve içinde büyüttüğü acısını katlanabilir kılan şey Yekta Emir'di. Akasya'nın bencillikleri beni bir yerden sonra rahatsız etmeye başlasa da ikinci kitapta buna daha az rastlayacağımızı düşünüyorum. Kitap biter bitmez tekrar başlamak istedim çünkü Yekta'nın bölümü çok başkaydı. Her sayfasında kendimi buldum. İlk kitap bu kadar güzelken olayların çoğu ikinci kitapta çözüleceği için ikinci kitabı sabırsızlıkla bekliyorum. Çok fazla soru işareti kaldı çünkü çözülmesi gereken.
Son olarak okuyun okutturun, anlayarak okuyun ki içinize işlesin. Tek şart Yekta Emir Ilgaz'a benden daha fazla aşık olmamanız...
"Şehirler insanların evi olur mu bilmiyorum ama insanlar insanların evi olabilirmiş. Bunu, beni çektiği göğsüne sığındığımda anladım."