Olgun insan BİZ olabilmek için "sevgi", "saygı ", "anlayış" ve "hoşgörü"nün gerektiğini bildiği gibi "kaygı ", " korku", "sevgisizlik", "nefret" ve "haset"in ötekeleştirdiğinin farkındadır. Kime, ne zaman, ne kadar merhamet edeceğini bilir. Öfkesinin kendi çıkarlarının ve beklentilerinin karşılanmamasından kaynaklı " BEN öfkesi " mi, yoksa toplumun inanç ve değerlerinin çiğnenmesine karşı duyduğu "BİZ öfkesi " mi olduğunu ayırt eder. Kırılgan, incinebilir yönlerinin altında yatan öykülerin farkındadır.
Olgun insan kendi sorunlarının, kendi stresinin sorumluluğunu başkasına yüklemez; sorunlarıyla yüzleşir ve etki alanı içinde yöntemler, stratejiler geliştirerek onları çözmeye yönelir.
Örümcek ağına yakalanıp, debelendikçe etrafını ağların daha fazla sarmasıyla hareketsizleştirdiği ve sonunda örümceğe kolay yem olan böcekler gibi sosyal ağlara bu sekilde düşen insanlık da sonu bunalımla biten bir maceraya saplanıyor.