Ah Kadın..
Ah kadın, sen Lokman’ı tanır mıydın Gülüşü Dicle gibi harelenen Lokman’ı Mem u Zin’i ezbere okurdu; boynundaki Kement soldurdu mu o gülistan gülüşü, İmlâyı boşver hayat sığmıyor ona Melayê Ciziri’nin Divân’ı yanıyor Kasrik’te Yanık kokuyor şehir, şehir kan kokuyor Ah kadın, Cizre miydi adın Şırnak mı Nusaybin de olabilir hadi sen söyle
Mem Ararat
Bu uzun yol götürür Nusaybin'e Bir tas duru su içtim içten yürekten Allah biliyor ki bu bulutlar üstümüze ağlayacaklar Keşke kanatlarım olsaydı da gidebilseydim Ellerimi uzatabilseydim güneşe kadar Ne edeyim, kan bulaşmış gülün yaprağına Ew rêça ku dirêj dibe li Nisêbînê Tasek ava sipî vexwar ji dil û can Xwedê zane ev ewr ew ê bi ser me de bigirî Xwezî basikê min heba û biçûma Min deste xwe dirêj kira heta tavê Çi bikim xwîn gihiştiye pelê gulê.
Reklam
Bir anne ve baba için evladını yangın yerine göndermek kolay değildi. Şu an Silopi, Cizre, Şırnak, Nusaybin ve Yüksekova'da görev yapan silah arkadaşlarımın ailelerinin ne durumda olduğunu tahmin edersiniz. Anne, baba, kardeş, eş ve çocukların uykusuz geceler geçirdiklerini, gülmeyi unuttuklarını, yediğinden ve içtiğinden tat alamadıklarını biliyordum. Kulakları telefon sesinde, gözleri haber programlarındaydı. Bu duyguları da evinde asker, polis ve köy koruyucusu olanlar anlardı.
Sayfa 161Kitabı okudu
... yavrum hasan hüseyin övünmeyi şişinmeyi biryana bırak neyini tattın oğlum neresine dokundun şu ellerinle tamam oldu mu ağzın burnun tamam oldu mu tamam mı kulakların doydu mu biryerlerin yavrum hasan hüseyin öptün mü güzel oğlum, güzel güzel kızları ağızlarından okşadın mı has bahçede harika memelerini içtin mi içkilerin heyheylisini yıldızları topladığın oldu mu geceleri gemilere bindin mi oğlum hasan hüseyin uçaklara bindin mi füzelere bindin mi nusaybin'i geçtin mi oğlum hasan hüseyin övünmeyi şişinmeyi biryana bırak kaç kundura kaç gömlek kaç ekmek kaç sigara bir çubuk sazan balığı ölü çaylardan ve bir deli dilenci öğle ezanlarında ...
Sayfa 130 - DURAKTAKİ IŞIKKitabı okudu
Ali'nin anlattığına göre; Mardin'in Suriye sınırındaki ilçesi Nusaybin'in Gırnavaz Tepesi'nde yaşayan cinlerden bir grup, Arabistan'a gider ve Peygamber Muhammed'den Kur'an dinleyerek Müslüman olur. Peygamber Muhammed, onların yaşadığı toprakların bereketli olması için dua eder. Arapça duada "çift nasip" anlamına kullandığı Nasibeyn kelimesi, zaman içinde Nusaybin'e dönüşür. Tanrı katında kabul edilen peygamber duasından sonra, antik dönemde adı Nisibis olan Nusaybin ve çevresinde, çiftçiler her yıl çift mahsul alır, hayvanlar çift yavrular, hatta kadınlar ikiz doğurur olmuş.
“Eee, Reisim, Cumhuriyet Türkiyesi'nde vatanın her karış top­rağı bizim doğup büyüdüğümüz yerdir. Vatanın her köşesi baba ocağımızdır." Oradakiler, Kaymakam'ın bir ara Nusaybin'e tayini haberi çıkınca başkenti boylayıp işini düzelttiğini bilmemezliğe gelirlerdi.
Reklam
366 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.