nusret cmyk

nusret cmyk
@nusret00
piyano kitap ve yeşil çay
Ílk okul mezunu
Elazığ
Siirt
10 reader point
Joined on September 2021
"Sabahın bir saati,gecenin iki saatinden iyidir"
Sayfa 333Kitabı okudu
Reklam
“Politikacılar mülk sahiplerinden mallarını mülklerini çekip aldıkları sürece halk da baldan payını hep alacaktır.[322] Bu gasp ettiklerinin birazını halka dağıtırlar; büyük kısmını kendilerine ayırırlar.”
“Hakikat konusunda da, [e] bir ruh (karakter) kasıtlı yanlıştan nefret ediyorsa ve bunu başkalarında şiddetle yeriyor, kendisi de bundan uzak duruyorsa, kasıtsız yanıltmayı ise hoş karşılayıp ona katlanıyorsa ve beklenmedik bir şekilde bilgisizlikle karşılaştığında buna öfkelenmiyorsa ve bir domuz gibi keyifle pisliğin içinde yuvarlanıyorsa, böyle bir ruhu piç diye tanımlayacağız.”

Reader Follow Recommendations

See All
Diyeceğiz ki, madem Asklepios bir tanrının oğluydu, neden onda para hırsı vardı? Eğer para hırsıyla hareket ettiyse, demek ki tanrının oğlu değildi.”
İnsan doğru bir müzik eğitimi almışsa, ruhu da güzelleşir, aksi halde tersi olur. [e] Öte yandan layıkıyla müzik eğitimi almış bir insan sanattaki ve doğadaki hataları ve eksiklikleri en dikkatli kişi olarak bir bakışta sezeceği için de –haklı olarak hata ve çirkinliklere isteksiz olacak– güzel şeyleri sevip övme ve ruhunu onlarla besleme imkânı bulup kendisini de “güzelleştirir”,
Reklam
Tanrıları bile ikna edebilirsiniz, Adaklarla, kurbanlarla gönüllerini alan sözlerle değiştirebilirsiniz düşüncelerini; [e] Yağ kokusu, et kokusu yayıldıkça etrafa Öfkesi alınır Tanrı’nın; merhameti hatırlar bir anda.’
"Öyle zamanlar olur ki hayat kafanızda kiremitler kırmaya başlar.Sakın ola inancınızı kaybetmeyin."
Sayfa 152Kitabı okudu
Elinde altın bir asa tutarak ve ölüleri yargılayarak."
Felsefe yapmak, kendini ölüme hazırlamaktan başka bir şey değildir; bunun anlamı, derin araştırmalara girişmektir ve derin gözlemler, ruhu bir anlamda daha yüksek bir düzeye getirir ve bedensellikten uzak bir özenle sarıp sarmalar; bu özen aynı zamanda hem bir okuldur hem de ölüm benzeri bir durumdur; ya da şu demektir: Bu dünyadaki düşünme eylemlerinin, bilgeliklerin tamamı sonunda tek bir noktada odaklanır; bu, bize ölümden korkmamayı öğreten noktadır...
Reklam
Thales, "İnsan araştıran bir hayvandır" derken. Sokrates,"İnsan, sorgulayan bir hayvandır" der. Aristo ise "İnsan düşünen bir hayvandır" der. Batılı filozoflar hayvan benzetmesi yaparak hayvan ve insan arasındaki çizginin fiziksel özellikler değil tamamen düşünce yapısı ve kavrayışı ile alakalı olduğunu söyler.
“Yaşamak, başlı başına bir zevk!” sloganından sonra, paramparça olmaya yüz tutmuş, din savaşlarının cehenneminde yanmaya başlamış bir dünyaya açmıştır. Böyle bir Avrupa’da bilimlerin ve sanatların çatısı altında bir birleşme değil, artık yalnızca kitlelerin inanç uğruna birbirlerine karşı en korkunç kıyımlara girişmeyi doğal saydıkları bir anlayış egemenliğini ilan etmiştir.
Bazen koşullar o kadar gerçek olur ki kütleli parçacıklar gerçekten de hiçbir bedeli olmaksızın boş uzayda ortaya çıkabilirler. Diyelim ki elektrik yüklü iki levhayı birbirine yaklaştırdığınızda, aralarındaki elektrik alanı yeterince güçlenirse gerçek bir parçacık-karşıt parçacık çiftinin boşlukta "belirivermesi"ne enerjik olarak elverişli hale gelir; negatif yüklü parçacık pozitif yüklü levhaya, pozitif yüklü parçacık da negatif levhaya doğru yönelir. Hal böyleyken levhaların her birinin ve dolayısıyla aralarındaki elektrik alanının net elektrik yükünün azalması yüzünden enerjide meydana gelen azalmanın, iki parçacığın durgun kütlesiyle ilişkili enerjiden daha büyük olması mümkündür. Elbette ki böyle bir koşulun gerçekten mümkün olabilmesi için alanın gücünün muazzam olması gerekir
Bilim doğayı kavrayışımızın ilerlemesinde etkili olmuştur, çünkü bilimsel ethos üç kilit ilkeye dayanır: (1) Kanıtların peşinden götürdükleri yere git; (2) Bir teorin varsa, doğru olduğunu kanıtlamaya çalışmak kadar yanlış olduğunu da kanıtlamaya istekli olman gerekir; (3) Hakikati nihai olarak belirleyen şey deneydir, insanın a priori inançlarının verdiği rahatlık da değildir, kuramsal modellerinde gördüğü güzellik ve zarafet de.
YABANCI: Böylelikle de gençlere ve okuldan yeni mezun olan yaşlılara{57} güzel bir ziyafet sunmuş oluyoruz. Zira bu durumda bize herkes şöyle diyecektir: Çok sayıda olan, bir; bir olan da çok sayıda asla olamaz. Bu insanlar "insan iyidir" denmesini sevmezler, sadece "iyi iyidir", "insan insandır" onların hoşuna gider. Theaitetos, böylesine sözleri ciddiye alan ve çoğunlukla yaşlı, zayıf akıllı, bu türden sözlerden etkilenen ve büyük bir bilgelik sergilediğine inanan insanların sözüne kanan çok sayıda zavallı insan görmüşsündür.
YABANCI: İnsandan bahsederken ona birçok isim veriyoruz. Renk, şekil, boy, erdem ve kötülük yükleyebiliyoruz. Gerek bu gerekse de diğer sıfatları kullanırken, onun sadece insan olduğunu değil, fakat aynı zamanda iyi olduğunu ve başka özellikleri bulunduğunu da söylüyoruz. Diğer şeyler için de aynı durum geçerlidir. Hepsini önce tek bir şey olarak belirliyoruz, ardından çok sayıda özelliklerini sıralayıp onlara çok sayıda isim veriyoruz.
Reklam
“İçindeki insanların kişisel otoriteye bağlanmadan birbirleriyle birlikte yaşayabildikleri bir toplum, medeni bir toplumdur.”
Yukarlara çıkmak istiyorsanız, kendi bacaklarınızı kullanmalısınız! Kendinizi taşıtmıyası-n ı z; yabancıların sırtına, yabancıların kafasına bin-miy esiniz!
Fakat bana öyle geliyor ki, siz topluluk olarak pek uyuşamıyorsunuz: ey yardım çığlığı atanlar, böyle bir arada otururken, birbirinizi sinirlendiriyor, tedirgin ediyorsunuz. Her şeyden önce başka birinin gelmesi gerek, — sizi bir daha güldürecek biri, şöyle doğru dürüst, neşeli bir soytarı, bir köçek, bir yel, ele avuca sığmaz bir delişmen, bir zırdeli: —ne dersiniz?
Uykularını kaçırdım, şöyle öğrettiğimde: iyi ile kötünün ne olduğunu daha kimse bilmiyor: — meğerki yaratıcı ola!
Nedenlerimi de yanımda taşımak isteseydim, anı fıçısı olmam gerekmez miydi?
Kısırsınız siz: bu yüzden inancınız yok. Oysa yaratmak zorunda olanın, geleceği bildiren düşleriyle yıldız belirtileri de vardı hep, — inanmıya da inanırdı! — Önünde mezarcılar bekliyen, yan açık kapılarsınız siz. Sizin gerçeğiniz de şudur: «Her şey yok olsa yeridir.»
Reklam
Ruh vardır oyuncuda, ama ruhun vicdanı pek yoktur. O hep, en çok inandırdığı şeye inanır, —kendine inandırdığı!
Yüreklerinizdeki nefreti ve kıskançlığı bilirim. Nefreti ve kıskançlığı tanımıyacak kadar büyük de-ğilsinizdir. Bunlardan utanmıyacak kadar büyük olun bari!
«Şehvet günahtır,» —böyle der ölümü öğütliyen-lerden kimisi, «bir yana çekilelim ve çocuk yapmı-yalım!» «Doğurmak sıkıntüıdır,» — der başkaları — «daha ne diye doğurmalı? Doğurdukların hep mutsuz olduktan sonra!» Bunlar dahi ölüm vaizleridirler.
İnsan da ağaca benzer. Ne denli yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o denli yaman kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinliğe, — kötülüğe.»
Şairlere şiirlerini yazdıran şey, kendi bilgileri değil, sadece kutsal mesajların ne anlama geldiğini bilmeyen kâhin ve aktarıcılarda gördüğümüz türden bir içgüdü ya da ilahi esindi. Şairlerin durumlarının buna benzediği benim için çok aşikârdı. Ayrıca şairler birçok konuda her şeyi çok iyi bildiklerini sandıklarından dolayı, daha da derin bir cahillik içindeler. Bu nedenle siyasetçilerin yanından ayrıldığımda, onlardan ne kadar üstün olduğumu anladıysam şairlerin yanından ayrıldığımda da aynı şekilde üstün olduğumu fark ettim.
Tanrının mesajını tam olarak anlamak istediğime göre, bilgeliği ile ün kazanmış her kim varsa gidip onu bulmak zorundaydım. Sevgili Atinalılar! Size gerçeği söylemeliyim. Tanrının emirlerine uygun olarak yaptığım araştırmalarda bilgelikleriyle ünlü olan insanların hiçbir özellikleri olmadığını gördüm. Kendilerinden daha aşağı seviyede oldukları düşünülenler ise pratik zekâ bakımından daha üstündüler.
Reklam
Ancak o bilmediği şeyleri bildiğini sanırken, ben bilmediğimin farkındayım. Bu nedenle ben bilmediğimi bilerek noktasında biraz daha fazla bilge görünüyorum."
"Konuşmanızı bir parça düzeltmezseniz talihinizi sakatlarsınız." - WILLIAM SHAKESPEARE