Az önce "ben" 7 Haziran 1913 günü öğle vakitlerinde fayton kiraladığımı yazdım. Fakat bunda bile bir belirsizlik var. Üzerinden henüz dört ay geçmiş olmasına rağmen çoktandır, o 7 Haziran günündeki ben, ben değilim. Hâlbuki hala o zamanki evdeyim. O "ben"in yazı masasının başında onun kalemiyle ve onun kendi elleriyle yazıyorum. O zamanki "ben"den tam da bu yaşananlar yüzünden tüm bağlarımı kopardım. Artık onu dışardan oldukça yabancı ve soğuk biri olarak görüyorum.
Zihnimdeki görüntüleri, o rengârenk sarhoşlukla birbirine karıştırmamak için düzgünce sıraya koymak zorundayım.
Reklam
O olağanüstü gecenin üzerinden dört ay geçtikten sonra bugün bile içimi kor gibi yakıp tutuşturan bütün düşünsel güçlerimi göğsümde tutabilmek için sıkıştırıyorum... Zihnim sırf bu anı olayın tekrarlarıyla, onu sahiplenmekle meşgul oluyor... Aksine çabuk geçen yaşanmışlığı kucaklayabilmek istiyorum. İçimde sıcaklığını koruyarak canlı tutmak istiyorum... O anlara geri dönebilmek için ne bir kılavuza ne de bir işarete ihtiyacım var : Bir uyurgezer gibi kendimi gün içinde ya da gecenin ortasında o etki alanı içerisinde tekrar tekrar buluyorum. Her ayrıntıya da dar bir bakış açısıyla değil, aksine açık görüşlülükle bakıyorum...
İnsanların ağır yazgılarının onları sürüklediği dramatik olayların aksine, süreç altı saatlik vakitle sınırlı. Bu sebeple zaman kavramının da göreceli olduğunu söylüyorum. Nihayetinde benim için, özünde küçük, anlamsız ve önemsiz görünen hadise bende o kadar derin izler bıraktı ki.
“Eli tüm gün boyunca ona baba diye seslenmişti, sırf konuşmamızdan sonra bunu söylüyor olmak için. O gece, iri yarı kocam göğsüme yaslanarak ağladı. Öyle mutluydu ki.”
Sol gözümün pınarından bir damla süzülüp yanağımı kavurarak toprağa kavuştu. Hareket ettiğim için ölmediğimi anladım. Ben ağlayarak dirildim o gece..
Sayfa 57 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Gece düşünceleri, gündüz düşünceleri diye iki farklı düşünce akışı vardı sanki: İşyerinde, başkalarıyla birlikte olduğu saatlerde dile getirdiği atılganca, ama bir o kadar da yalın gündüz düşünceleri, gece düşüncelerine göre çok daha pratik, çok daha anlaşılabilirdi. Lambadaki alev gibi çok özel, çok değişkendi gece düşünceleri. Aydınlık, ışıl ışıl düşüncelerdi bunlar; ama özleri, gerçek yüzleri neydi belirsizdi.
Sayfa 381
Okulun avlusundaki o dakikalara geri dönmek istiyorum, gelecek henüz başlamadan geçmişin üzerimizden akıp gittiği o dakikalara..
Liam ellerini yavaşça çekti. Dokunuşu bir sevgi gösterisi gibiydi. Hâlâ tutkusunu hissedebiliyordum ama sanki kendini yeniden bulmuş gibiydi. “Yatağa gir,” dedi emrederek. Kapıyı kapamak için diğer tarafa gittiğinde yatağa uzanıp bacaklarımı açtım. Onu bekliyordum. Gözleri daha önce hiç görmediğim bir alevle parlıyordu. Beni süzerken
Sayfa 284
Bur gece, sessiz bir gölge olarak seni sevecek olanın ve sevdiğinin uykusuna vurursun. O ıssız bahçede ona fısıldarsın ki sana can verecek ilk sözü söylesin..
Sayfa 15 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Balkonun demirine dayanıp durdum kaç gece Büyükayı yıldızı orada gökyüzünde Sen içerde uykudaydın. O balkon yok artık. Demirin soğukluğu içimde Bütün yıldızlar gökyüzünde gene Herkes uykuda... Ama sen yoksun içeride.
Sayfa 117 - Yapı Kredi yayınlarıKitabı okudu
Maddiyata gelirsek marka botlar giyip servisli özel okullar­da okudum, sonra iki çekyatla kiraya çıkıp aylarca halisizoturdum. Hiç gocunmadım; iki taraftan da yardım isteme­ dik. İstemediler diye en başta benimkilere karşı gurur yap­mıştım. Eşimin tarafı da zaten ancak kendilerine yetebiliyor­du. Bende olmadığı halde onlara almasını bildim; yemeğimizsenelerce bir oldu ve halen öyle.Eşim gece gündüz KPSS çalıştı, ben kazanamazken o ka­ zandı; uzağa gider derken evimizin dibine 15 dk. mesafe­ ye memur olarak MEB'e atandı. Her eksiğimiz zamanla ta­ mamlandı. Beş yıldızlı otellere tatile bile gidiyoruz üç sene­dir. Halı bulamazken koltuklarımıza kadar yeniledik, ama enönemlisi sağlık! Birbirimizi yıpratmadık, şükrettik.
- O gece, gözlerimi bile bile geleceğe kapattım. Yaklaşan ayrılık ve üzüntü konusunda beni uyarmaya devam eden sesi boşverdim.
"Merak etme kaçmam.” "İstesen de kaçamazsın. Seni her yerde bulurum.” "Bir kuş uçmak isterse, onu kafesinde tutamazsın…” "O kafeste son nefesini vereceğini bilsem de seni bırakmam Tutku.” "Ölsem bile mi?” "Ölsen bile ama sen yine de ölme…”
Sayfa 121Kitabı okudu
Hayatta bazı anlar vardır. Çaresizliği sonuna kadar hisseder ne yapacağını bilemezsin. Önüne çıkan her bir engelde bıçağın daha da keskinleşir. Ama o bıçağın keskinliğindeki acıyı en önce sen hissedersin yüreğinde. Her acı, her bir çaresizlik seni asıl benliğine taşır. Seni sen yapar.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.