Gerçekten aklım almıyordu bu kadarını. Çıplak bir heykeli müstehcen bulan gözler, neyi normal bulurdu ki? Mesela kanlı canlı giyinik bir kadın, çıplak bir heykelden daha az mı müstehcendi? Bu heykel sakıncalıysa doğadaki benzer formdaki bir kaya parçası da öyleydi. Elimize birer kazma alıp bütün yuvarlak çıkıntıları parçalamalıydık o zaman.
Gülünce ışık saçan O gözler yaşla doldu Ağlama, duymaz artık Bi varmış, bi' yok oldu..
Reklam
120 syf.
·
Not rated
·
Read in 7 hours
Yabancı/Albert Camus Kitap bugün bitti bilmiyorum belki dündü. Bugün muydu dün müydü, ben şimdi buraya neden çıktım niçin çıktıma dönmesin, evet dün bitirdim, bugün notlarımı derledim, öğrencilerimle de beraber güzelce kiritigini yaptık. Her sene farklı öğrencilerle okuma grubu kuruyorum ve her sene okuma listeme bu kitap dahil oluyor , kitabı
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Varlık Yayınları · 1994111.6k okunma
Sevinçten mi, kederden mi nemlenmiş? Gözler o gözler de; yaş o yaş değil Güzelliğin bakışında demlenmiş Bakış o bakış da; kaş o kaş değil Gülüşünle kalbe kement atardın Yakalayıp gönlünce keyf çatardın Bir söz ile beni bana katardın Diller o diller de; taş o taş değil Volkan gözlerinle duman-dumandın Hızlı geçen günler bitmez mi sandın Her gün sırma saçlarını tarardın Eller o eller de;saç o saç değil Değirmenci seni elden gizlerdim Gece gündüz yollarını gözlerdim Peşin sıra endamını izlerdim Gönül o gönül de; yaş o yaş değil
Bilindiği gibi, İngiltere'de insanlar birbirlerine neredeyse hiç bakmaz, ya da öyle fark ettirmeden ve niyetsiz bakar ki, birisi bakar göründüğü şeye hep acaba gerçekten bakıyor mu kuşkusu vardır, gözler doğal işlevleri sırasında öyle donuklaşmayı bilirler. O nedenle bir kıtalının bakışı (örneğin benimki) bakılan kişide tedirginlik uyandırabilir, bir İspanyolun ya da bir kıtalının olası bakışları arasında yansız, ılık, hatta saygılı diye nitelenebilecek bir bakış bile olsa. Yine o nedenle, bir adalı ya da İngiliz bakışı genelde büründüğü örtüyü geçici olarak kaldırdı mı sonuç rezalettir, şikâyete ve tartışmaya konu olabilir, ancak o bakışı örtüsünden sıyrılmış görebilecek bakışların kendileri örtülüdürler, ve o yüzden örtüsüz olan başka gözler (örneğin kıtalıların gözleri) için apaçık belli ve belki aşağılayıcı olan şeyi ne görürler ne de ona bakarlar. Gerçi o iki yıl süresince donuk donuk bakmayı -kendi irademle- birazcık öğrendim, yine de o zamanlar hem bakışlarımda kendini sansürleme yetisi yoktu, hem de, değinmiş olduğum üzere, o unutulmaz akşam yemeklerinde açlığa ve sıkıntıya direnmenin çaresi -kırmızı şarabın, beyaz şarabın, pembe şarabın yanı sıra- sık sık dikkat kesilip gözlemlemeye odaklanmaktı.
… Bir şiir sevdim Allâh’ım! Unuttum yanmayı, İbrahim’i hatırladım.. Hani “kurtulmak istiyor musun” diye sorulduğunda ona, Sen’den başkasına arz-ı hâl etmemişti.. Anladım.. Kalbin sırrı, kalbin sâhibine aşikârdı.. Ve lüzum görmedikçe kelâma
Reklam
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden ..
Renklerin yoğunlaştığı, morlarla altın sarılarının heyecanlı bir kalbin atışı gibi pencere camlarında yandığı günün, o ışıklar arasındaki zamanıydı; nedense dünyanın güzelliğinin gözler önüne serildiği ama yakında kaybolacağı zaman.. 🎨 Juan Brufal Mono Azul
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir Oda
Güzel, huzurlu yüzün, narin dudakların, güzeller güzeli, canım ellerin ... onlar fethetti gözlerimi. Bu gözler bağlıyor seni bana. O aptalların istediği bu gözler ... Sana dokunmalı, seni duymalı ama bir daha asla görmemeliyim. O taş, karanlık çatının, tahayyüllerinizi zayıflatan o korkunç çatının altında yaşamalıyım ... Hayır. Bunu yapmamı istemezsin, değil mi?
El bir süre arayıp yoklayarak gezinir sağda solda, hayata açılan kapıyı ha deyince bulamayız. Sonra, bir tehlikedir bu hayat aynı zamanda. Anlayacağınız bir tepedir, bir uçurumdur, bir ada, öte yandan bir dalgadır, her şey, her şeydir kısaca. Bu ne demektir, biliyor musunuz? Söyleyeyim size. Noel gecesidir. Noel hediyeleridir. Oh, tüm hediyeleri tutabilmek için eller, tüm hediyeleri hayran hayran seyredebilmek için gözler yetmez. Kısacası o kadar zenginlik karşısında insan adeta yoksul hisseder kendini.
Reklam
Gurbet Şiiri
-1- Bir kuş tanıyordum ki, baharda, Salkımlar açan bahçemin üstünde uçar da Akşamların ürperdiği bir sesle öterdi. Besbelli, bu iklime yabancı, Nerden koparak geldiği meçhül, Endâmı uzun, tüyleri parlak, sesi vahşi Bir kuş. Akşamla yatan köyde sadâlar durulunca, Mehtaba yakın, gölgeli bir nokta bulunca, Hicranla kısılmış, heyecanlarla
Sayfa 14 - Akdeniz KitabeviKitabı okuyor
Cahillik ayrı, bilgisizlik ayrı ve insanlık ayrı diye biliyordum
Bilgisiz ve cahil bırakılmış bir halkın nasıl kolaylıkla şartlandırılabileceği ve yönlendirilebileceğini gözler önüne sermesi bakımından bu olayın tarihi önemi büyüktür... Ve her toplumun; kuşkusuz bizlerin de bundan çıkartması gereken çok büyük dersler vardır. Suçlu aramaksa mesele bunun ortaya çıkartılması oldukça güçtür... Ne dersiniz, bu kadar
Cehennemi görmüş gibi bakıyor, ama cennet gibi gözüküyor. Tüm o kaleleri bu kız yıktı ise, neden bu kadar üzülüyor ? Av gibi yürüyor, ama avcı gibi düşünüyor. Bütün o canları o kurtardı ise, neden şimdi saklanıyor ? Kuş gibi süzülüyor, ama kanatsızmış gibi çırpınıyor. Uçsuz bucaksız gökyüzünü gözlerine sığdıran o ise, neden uçmayı unutup düşüyor? Prensesmiş gibi algılanıyor, ama suçlu gibi davranıyor. Olduğunu iddia ettikleri her şey yalansa, bu kız o gözler bakmadığında kim oluyor ? - ʚїɞ
“Çünkü bu döktüğün gözyaşlarının mükâfatı o gözler olacak ve sana tüm bu yaşadıklarını unuturacak.”
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.