432 syf.
8/10 puan verdi
"Den danske lokkedue" yani türkçe ismiyle "Danimarkalı yem" Henrik Brun'un gazeteci Ketil Brandt'lı kitap serisinin ilk kitabıdır. Sürükleyici olmakla birlikte kitapta konusu geçen yerler o kadar dozunda anlatılmışki, ne eksik kalmış nede fazla abartılmış. Okurken Danimarka'dan Balkanlar'a uzanan yolculuk boyunca bir bir gidilen görülen ve yaşananlar okurların gözünde canlanacak kadar güzel ve akıcı bir dille anlatılmış. Kitabın baş kahramanı olan gazeteci Ketil Brandt eskiden savaş muhabiri olarak çalıştığı dönemlerden bu yana Balkanlara gitmemiştir. Arkadaşından gelen bir davetiye ve bunun ardından gelen bir cinayetle kendini yabancı bir ülkede bir karmaşanın içinde bulur. Çözmek durumunda kaldığı bir takım olaylar ve birde cinayet var ortada, fakat bütün bunların kendisine kurulmuş bir tuzak, büyük bir oyunun içinde ki danimarkalı yem olduğunu farkeder ve kendini bu durumdan kurtarmak için artık risk almak zorunda kalır.... Umarım kitabın heyecanını kaçıracak kadar çok detay vermemişimdir :)) Bu arada benim duyumlarıma göre bu serinin ikinci kitabı olan "Den Norske Lakaj" ında bu yıl türkçe çevirisi basılacakmış, ilgilenenlere duyurulur.. Herkese keyifli okumalar...
Danimarkalı Yem
Danimarkalı YemHenrik Brun · Labirent · 201414 okunma
574 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Kitap bitti, üzerine de film keyfi yapıldı. Kitabı sevdim, anlatımı çok güzel, konu merak uyandırıcı. Nazi Almanya'sını çocuk gözleriyle gösterip, oradaki acıları çocuk yüreğiyle çektirebilen bir yazar var karşınızda... Yalnız filmden o kadar memnun kalmadım. Mekân, oyuncular, oyunculuklar çok iyiydi ama senaryo yetersiz geldi bana. Değiştirilmiş ama benim kitapta sevdiğim, beğendiğim yerler değiştirilmiş. Rosa karakterinin cadalozluğu, gürültücü yapısı eksikti mesela. Kadının yaptıklarının anlamını, derinliğini geçiremiyor izleyene.
Kitap Hırsızı
Kitap HırsızıMarkus Zusak · Martı Kitabevi · 201212.6k okunma
Reklam
272 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Farklı sebeplerden dolayı çok uzun bir süreye yayarak okuduğum bir kitaptı .O yüzden biraz kitaptan koptuğum yerler oldu. fakat genel anlamda bakınca güzel bir kitap, yalın, akıcı, insanı sıkmayan cinsten.Mucizelere inanıyorsanız, ya da bu ara biraz mucizeye ihtiyacım var diyorsanız bir hafta sonu cipsinizle, çayınızla (ben cipsin yanında çay severim) seyredilen pazar sineması tadında okuyacağınız bir kitap.
Mucizeler Yağarken
Mucizeler YağarkenKristin Hannah · Pegasus Yayınları · 20152,173 okunma
olur ya onca kalabalığın arasından görürsün ışıgımı, duyarsın sesimi, yolumu kaybettim ben cünkü.. Şimdi o dünyanın en güzel kıskanan adamı yok.. Dokunmaya kıyamadıgı en sevdiği yerler , gözyaşlarımın süzüldüğü yerler öksüz kaldı. Mutlulugumun damla damla bir oldugu yüregim omzunu arar oldu. Astı suratını saclarım ellerini arar oldu.. Acılmaz oldu gözlerim gözlerini arar oldu.. -Autumn
Vakit öğleni geçmişti. İnsanın yüzüne alev alev vuran yakıcı güneşin etkisi azalmıştı. Rüzgar yoktu lakin evin yanında akan derenin başındaki iğde ağacının yapraklarının hışırtısı ve kokusu insana huzur veriyordu. Bir müddet ağacın gölgesinde oturdu. Kokuyu içine çekti. Sonra yokuş yukarı yürümeye devam etti… Zeynep’in annesi ile birlikte
192 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Size hiç oluyor mu bilmem. Bazen bir kitabı bitirdikten kapağını kapatıp, gözünüz uzaklara dalar durursunuz. Aklınıza o romanda bahsedilen yerler, köyler, kahramanlar gelir, keşke yanında ben olsam, yardım etsem diye düşünürsünüz. Şu an ilk aklıma gelen Yüzüklerin Efendisi mesela. Ama bir de her Aytmatov kitabından sonra bu hisse kapılıyorum. Ve on paralık yazarlık tecrübemden soğuyorum. "Lan neden kasıyorum ki. Ne yaparsam yapayım asla bu adamın yazdıklarına benzemeyecek" diyorum. "Sultan Murat" da böyle bir kitap. İşin garip tarafı, aslanlarla, kaplanlarla güreşen, olmadık entrikaları ortaya çıkaran, cesur, kuvvetli insanların değil, senin benim gibi sıradan insanların hayatlarından öylesine seçilmiş gibi duran bir kesit bu kadar mı güzel anlatılır. Kitaptaki soğuk okuyanın iliklerine nasıl bu kadar işler. Terlemiş hayvaların, ıslanmış otların ekşi kokusu genzinizi nasıl bu kadar yakar, baharın gelişine neden bu kadar sevinirsiniz anlamak mümkün değil. Elips Kitap'ın gazete eşantiyonu gibi duran, iğrenç ötesi kapak tasarımı, küçültülmüş boyutları ve bu boyutlara sığdırılmış yazıları ile sunumu berbat ama çok lezzetli bir yemek gibi. Keşke yarın bir gün başka bir yayın evi sağlam bir formatta bassa. Hiç düşünmem tekrar tüm kitapları alırım. Nur içinde yat Aytmatov.
Cemile - Sultanmurat
Cemile - SultanmuratCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 20132,204 okunma
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.