1000kitap gibi :)
Kitapları okuyorsun ve kendini bir yalnızlığın ortasında buluyorsun. O halde, artık kendini yalnız hissetme diye bu gece seni kitaplar okumuş başka adamlarla tanıştıracağım..
Zulüm tarlasına çevirdik bu şişko Dünya’yı
-Namussuzlar yaşasın diye, Namusluları öldürdü bu dünya hep.- . -savaşan askerler soruyordu: birbirimizi hiç tanımıyoruz, birbirimizle hiçbir sorunumuz yok, o halde neden birbirimizi öldürüyoruz ki?- . Ah ne acı! Yüreklerimiz barışık ama liderlerimiz değil. . -Şu masmavi gökyüzü bizim, Pırıl pırıl güneş bizim, ay bizim, yıldızlar bizim Kapkara yeryüzünde bu kavga niye?-
Karina Yayınevi
Reklam
“Siz ne yapıyorsunuz?” diye sesimi yükseltmiş olacağım ki hepsi birden bana baktı. Adnan Komiser de gayet sakin bir şekilde “Beyefendinin telefonunda öldürülen kadınların çekilmiş fotoğrafları var ve bunu beraber yapmış olabilirler.” dedi. Şaşkınlıktan ne diyeceğimizi bilemez halde etrafımıza bakındık. “O telefonu Cesare getirdi size. Kendi yapmış olsa ayağıyla buraya gelir mi?” diye sordum. Adnan Komiser yine hiç istifini bozmadan; “Anlayacağız Müberra Hanım ama her ihtimali değerlendirmemiz lazım. Biz de işimizi yapıyoruz. Siz en iyisi avukatınızla görüşün.” dedi. “Sizin katilleri yakalamanız gerekli.” diye yine hiddetli bir şekilde söylemiştim. Adnan Komiser bu sefer sakinliğini koruyamadı ve; “İsterseniz sizi de alalım.” dedi.
".... +Ama gökyüzü de güneşin yetemeyeceği kadar büyük... Sanırım bu konuda hiç şansım yok. -O halde sen parlayabilesin diye güneşi söndürmem gerek. +Epey iddialı! Bunu nasıl başaracaksın? -Sen güldüğünde."
+1
“O hâlde ben, terkeden bir terkedilmiş durumunda olacağım. Şeklen terkeden, hakikatte terkedilmiş.”
Durmadan kaçıyordu. Geldiği yerde kalıcı olmaktan daha çok, hiç tanınmamak, hatırlanmamak istiyor gibiydi. 50 yıllık geçmişine bakınca garipsenecek bir durumu olmadığı gibi aksine övünç duyulacak bir insandı, en azından benim için. Peki o halde neden yada kimden kaçıyordu. Evet kaçıyordu, filli olarak bir kolluk kuvvetinden kaçar gibi olmasa da bir nevi adı hayat olan sürgünde, çeşitli olgulardan firar ediyor gibiydi. Yanına yaklaşınca ruhunun tepeden tırnağa mutsuzluk koktuğunu fark ediyordum. Evet, yaşadığı sürece yeni bir mutluluk yaşasa da geçmişteki ardışık mutsuz geçen yılları sanki ilginç bir koku gibi üzerine sinmişti. Çocukluğu nasıldı acaba? Çünkü en çok orada sevilmemiş çocuklar büyüseler de “yaşlar boyuca” hüzün kokarlar, hem de buram buram, acı acı.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.