Selçuklu Sultanı ile Vezirinin atışması
Sultan, yaşlı vezirinden duyduğu rahatsızlığı ona gönderdiği son derece ağır bir mektupla dile getirdi: “Sen benim devletimi ve memleketimi istila eyledin, evlatlarına ve damatlarına verdin. Bunlar benim adamlarıma saygı göstermiyor, halka zulmediyor, sen de bunlara müsaade ediyorsun. İster misin ki vezirlik divitini elinden, sarığını başından alayım ve halkı tahakkümünüzden kurtarayım?” Ancak, Nizâmülmülk’ün cevabı da en az Melikşah’ın mektubu kadar ağırdı: “Devlete benim de ortak olduğumu bilmiyor musun? Vezirlik diviti ve sarık senin tacın ile o derece alakalıdır ki, diviti aldıktan sonra taç da kalmaz, gider!” Bu ağır cevaba Sultan karşılık verememişti.
Sayfa 188Kitabı okudu
Aşırı fedakârlık
Çok eskiden okuduğum Cengiz Aytmatov'un bir kitabında geçen bir durum çok dikkatimi çekmişti. Bir sahil kasabasından ve bu kasabada yaşayan yaşlıca bir adamdan söz ediyordu hikâye. Bu yaşlı adam, çok yardımsever, herkesin işine koşan birisiydi. Ama bu kasabada kimse bu adama ve yaptıklarına değer vermiyor, kendisine saygı göstermiyordu.. Bu kadar iyi bir insanı neden kimse önemsemiyordu, ona saygı göstermiyordu? Sonra bir ayrıntı fark ettim, bu yaşlı adam kimse kendisinde yardım istemeden onlara yardım ediyordu. Belki de onun çabalarını değersiz kalan şey, istenmeden verişleriydi. Aşırı fedakâr bir kişide de, durum bu hikâyeye benziyor. Bazen o kadar çaba ve emek ya karşılığını hiç almıyor ya da çok azıyla mükafatlandırılıyor. Bir süre sonra, kişi mutsuzluğun farkına varıyor. Farkındalık arttıkça mutsuzluk da artıyor. Eğer böyle bir çıkmazın içindeysen ve bunu fark ediyorsan aslında çözüm için gerekli ilk şartı sağlamış oluyorsun. En önemli şart bu durumun farkında olabilmek. Bakış açımızı birden değiştirmek tabii ki mümkün değil ama adım adım, aşırıya kaçan davranışları, gereksiz fedakârlıkları azaltmamız kiyor. Yazının başında da bahsettiğim gibi fedakarlık çok önemli. Olmaması büyük bir sıkıntı iken çok fazla olması da kişisel olarak sıkıntılara sebep oluyor.
Reklam
_İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar. _Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol. Sağlam, kıpırtısız ve çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden. _Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa. _En büyük erdem tarafsızlıktır. Duygular ise, yanlış fikirlerden
İzmir süikasti istiklal mahkemelerinin nasıl çalıştıklarını iyi gösteriyor
Mahkeme heyeti başkanı (Kel) Ali Bey; basına verdiği demeçte Terakkipervercilerin suikasta katılmakla suçlanacağını ve bazı İttihatçıla­rın da aynı konumda olduklarını açıklar154. Tutukluların avukat tutma ve kararları temyiz etme gibi bir hakları bulunmamaktadır: "Suçsuzluklarını ispat edemezlerse suçlu bilineceklerdi[r]"(155•
"Dört Gözle Beklenen Davet"
Çıkın Çıkmazı'ndan Bay Bilbo Baggins kısa bir süre sonra yüz on birinci yaşgününü debdebeli bir davet ile kutlayacağını ilan ettiğinde Hobbitköy'de büyük bir heyecan yaşanmış ve söylentiler alıp yürümüştü. Bilbo hem çok zengin hem de acayip biriydi; ayrıca tuhaf bir biçimde ortadan yokolup beklenmedik bir şekilde geri dönüşünden beri,
Sayfa 35 - Metis Yayınları - 1.Basım: 1997 12.Basım: 2016 - Özgün adı: The Fellowship of the RingKitabı okudu
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 142 - Ötüken
Reklam
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.