Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.6
Bozkırkurdu’nu okumak, kitabı okuyan okur nezdinde en hafif tabiri ile bir ayrıcalık olacaktır. Tabi ki bu benim düşüncem. Son zamanlarda okuduğum en zor kitaplardan biriydi diyebilirim. Çoğu cümlesini hatta çoğu paragrafını kaç defa tekrar tekrar okuduğumu sayamadım. Bu demek değil ki Hesse’nin karmaşık ve anlaşılmaz bir dili var. Açıkçası dili
ilk defa bir kitabın ne arkasını okuyup ne yorumlarına bakıp elime alıp okumaya başladım. ve kesinlikle pişman olmadım.
kitabın başlarında ne diyor bu yahu dedirtiyor, zaman zaman sıkıcı oluyor ancak biraz sabrettikten sonra adeta gözünüzün önünden muhteşem kurgulanmış bir film geçiyor. anlatımı o kadar iyi değil, ya da çevirmenin başarısızlığı ama yine de kendini okutturan bir kitap. ilerledikçe ağzınızı açık bırakan, şaşırtıcı ayrıntılarla dolu, boş zamanımda ne okusam ne okusam diyorsanız düşünmeyin alın derim.
Arkady ve Bazarov iki arkadaştır. Bazarov nihilizme inanan, her şeyi sorgulayan, hiçbir şeyin kesin olduğunu düşünmeyen bir karaktere sahiptir. Arkady ise ona göre daha uysal bir karaktere sahip. İki arkadaş beraber babalarını ziyaret ederler. Onları dört gözle bekleyen, onların rahatı için her şeyi yapabilecek babalara sahipler. İkisi de birbirinden tatlı. Ama oğullarıyla aralarında farklılıklar olduğunu fark etmeleri uzun sürmeyecektir.
Kitap aslında biraz da eski ve yeni çatışması içeren bir konuya sahip. Turgenyev'in okuduğum ilk romanı. Klasikler arasında olduğu için biraz korkarak başladım. Dili ağır mıdır ? Anlatımı sıkıcı mıdır? Diye düşündüm. Uzun zamandır kütüphanemde duruyordu. Kurayla kitap seçmem bu yönden iyi oldu. Kitapların ertelenmesi daha az bir ihtimal taşıyor. Kitabın dili ve anlatımı hiç ağır değil. O kadar kolay bir şekilde okunuyor ki, sayfalar akıp gidiyor. Ben okurken hiç sıkılmadan okudum. Bence çok güzel bir kitaptı. Keyifli okumalar.
Samimi ve akıcı bir dille yazılmış mükemmel bir kitap. Kız babası olduğum ve babasını kaybetmiş biri olarak bana çok dokundu, ama baba özlemini bu kadar insanın içine nakış gibi işleyen satırları daha önce okumamıştım.
Yazar kitabın da, Selanik ve İstanbul'un ahşap konaklarında geçen görkemli geçen yaşamı, işgal yıllarını, ülkenin üzerine çöken
Oz, bize Kansaslı Dorothy'nin hikâyesini anlatıyor. O eski filmi herkes biliyordur illaki. Ama bu hikaye bildiğimize göre çok daha kanlı, yabanıl, ürkütücü, renkli ve sapkın. Bu kitaptaki OZ, dünyamızın çarpık düzeninin bir versiyonu. Her dönemeçte benzerlikler ve bildiğimiz hikâyeden farklılaşan kısımlarıyla bizi şaşırtıyor. Şu ana kadar okumuş olduğum en kaçıkça ve renkli kitaplardan biriydi kesinlikle. Algan Sezgintüredi'nin harika çevirisiyle kaçırılmayacak bir kitap. Kitabı bitirdiğimde hortuma yakalanmış gibi hissettim :) son sayfalari huzunle okudum. Olaylardan degil, bittigi icin.
Benim için okuması oldukça keyifliydi, sonraki kitabı da (evet, ikinci bir kitap daha çıkacak) merakla bekliyorum.
Her şeyden önce bir sanatçının hayatı, eserleridir. Bu bakımından onu tanımanın en iyi yolu eserlerine bakmaktır. Ve diyebiliriz ki; yazmak değil, yazdığını okutabilmektir sanat!
Ciddi eserler vermek için, belirli bir alt yapıdan ve onu hazırlayıcı bir sistemin içinden geçmek gerekir.
O, yalnızca bir masanın başında kalem elindeyken yazmıyor.
Ahh Aylak adam...
C...................
Bir adı bile yok... Gerek de yok.. İnsanın ismi kendisiyle en az ilgili olan şeydir diyor zaten....
Normların içinde kalmak adına, uzak durulan, alışılmamış herşeyi herkese inat yaşayan, dile getiren, söyleyen, tepkisini gösteren, farkedilmeyen herşeyin farkındalığıyla kaleme alınmış, her kelimesi tanıdık gelen, gizli kalan her hücreme dokunan bir kitap...
Adımlarını; sıradan olan, normların içinden bakan hiç kimsenin farkedemeyeceği şekilde atan bir adam....
"Dilenciye bile ders vermeli.. anlasın.. "
"o konuşmayan garson bilir.. insanın ne ...un soyu olduğunu bilen o garson ..."
"çağımızda yaşayan geçmiş yüzyılların bilemediği kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan.. Gördüğü film ona birşeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu, asık yüzleriyle 5-10 dk da eritiyorlar onları aralarında.. Dev sinemalar yapmalı, dünyadaki tüm insanların hepsini doldurmalı. hepsi birden çıkmalı sokağa...."
daha çok izi var kitabın...
yıllar sonra tekrar okumalı... farkındalıklarına varıp, Aylak , sıradışı, herşeye karşı bu adamın bakış açısından arada bakabilmeli hayata....
doyamadım... arka sayfasını çevirip devam etmesini istedim o kelimelerin.. ama bitti....
ama evet, kesinlikle böyle bitmeliydi...
Not:varoluşçu yazarlardan etkilendiğini düşünüyorum. Albert Camus Yabancı tadını aldım okurken.. eminim :)
Özlediğimden değil de zamanı geldiği içindi bir kere daha okumak istemem...ve hızlı hızlı atlayarak okudum, çünkü okumasam da ne olduğunu artık hatırlıyorum, hatırlamamak elde değil, 33 senedir okuyorum her sene, ve her sene, her okumada, kitabın sonunda, yine ağlıyorum. Şu anda hastayım, daha doğrusu hastalanıyorum; ancak bu beni yazmaktan
